COVİD-19’a bağlı MIS-C (Çok Sistemli İnflamatuar Sendrom)

Çocuklarda ve ergenlerde tanınan bir dizi Covid-19 ilişkili semptom için yeni bir isim tanımlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü ve ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri bu hastalığa Çocuklarda Çok Sistemli İnflamatuar Sendrom veya “MIS-C” adını vermiştir.

MIS-C semptomları arasında deri döküntüleri, ayak parmaklarında ve parmaklarda kızarma, nefes darlığı, ateş, ishal kas ağrıları ve yorgunluk sayılabilir. Semptomlar düzenli olarak hastalığın seyrinde ortaya çıkar.

İlk enfeksiyonu takiben sadece hafif semptomları olan ve daha sonra tamamen iyileşme gösteren genç insanlar, birkaç hafta sonra bazen MIS-C semptomlarını yaşarlar. Kalp yetmezliği gibi hayatı tehdit eden semptomlar ani ve beklenmedik bir başlangıca sahip olabilir ve acil yaşam desteği gerektirir.

Başlangıçta, altta yatan ciddi hastalıkları olanlar hariç, küçük çocukların büyük ölçüde etkilenmediği veya SARS-CoV-2 enfeksiyonundan sonra sadece hafif semptomlar yaşadıkları düşünülmüştür. Bu tablo, çocuklarda ve ergenlerde geç başlayan hayatı tehdit eden hastalığın gerçekleşmesiyle hızla değişmektedir. MIS-C’nin hala enfeksiyonun nadir bir sonucu olduğuna inanılmaktadır. Bu, gençlerde çocuklarda hastalığın uzun vadeli etkileri hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğumuz için durum böyle olabilir veya olmayabilir.

‘Multisystem’ terimi, vücuttaki birçok organın dahil olabileceğini kabul eder. Etkilenen organ sistemleri kişiden kişiye değişir. Tek bir kişide sadece bir veya daha fazla organ etkilenebilir. Etkilenen organlar arasında kalp, böbrek, akciğer, deri, kan, kan damarlarının yanı sıra gastrointestinal ve sinir sistemleri bulunur.

İnflamatuar adı, birçoğunun altta yatan bir neden olduğuna, organların ve spesifik dokuların iltihaplanmasına yol açtığını yansıtır. Hastalığın bir özelliği, kandaki genel inflamasyon belirteçlerinin yükselmesidir. Kırmızı ayak parmakları ve parmaklar da kan damarlarının iltihaplanmasını yansıtabilir.

Sendrom, nedeni kesin olarak bilinmeyen çeşitli belirti ve semptomları tanımlamak için kullanılan bir kelimedir. Sendrom terimi aslında tam uymamaktadır. Çünkü birincil neden Covid-19’a neden olan SARS-CoV-2 enfeksiyonudur.

MIS-C deki “C”, çocuk anlamına gelir. Semptomların toplanması çoğunlukla genç ve 15 yaş ve altındaki ergenlerde gözlenmiştir. 30 yaşına kadar genç yetişkinlerde benzer bir dizi geç başlangıçlı semptomlar gözlenmiştir.

 

Yetişkinlerin ilk iyileşmeyi geçtikten haftalarca Covid ile ilişkili semptomları yaşamaya devam etmesi nadir değildir. Ateş ve hatta sürekli virüs tespiti de dahil olmak üzere karmaşık bir dizi semptomla nüksetme kaydedilmiştir.

Okul çağındaki çocukların ve ergenlerin de ciddi ve yaşamı tehdit edici sonuçlara maruz kalabileceklerinin farkına varılması, bazılarının yeni enfeksiyonlar devam ederse bazılarının yaz kampları açma ve okulları yeniden açma bilgeliğini yeniden değerlendirmesine neden olmaktadır.

 

Salgın bir yıldan daha az bir zamandır sürmesine rağmen, hem kısa hem de uzun vadede basit bir pnömoniden çok daha karmaşık olduğunu öğrenmeye başlıyoruz. Herhangi bir yaşta enfeksiyonun bir vücut üzerindeki tam etkisini henüz anlamadık.

 

Çocukları Etkileyen Nadir, COVID-İlişkili İnflamatuar Hastalık

 

Yeni koronavirüs hala çok az sayıda çocuğu etkiliyor, ancak yeni raporlar ABD ve Avrupa’nın bazı bölümlerindeki bazı pediatrik vakalarda ciddi semptomları açıklıyor.

 

Çocuklar çoğunlukla ciddi COVID-19 komplikasyonlarından kurtulmuş gibi görünmektedir. Ancak şimdi, yeni raporlar, yeni koronavirüs ile bağlantılı nadir ve potansiyel olarak ölümcül bir inflamatuar hastalığın az sayıda çocuğu etkilediğini göstermektedir.

Pediatrik çok sistemli inflamatuarsendrom (PMIS) adı verilen vakalar, ABD ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde bildirilmiştir ve bazı çocuklar organ yetmezliği yaşamaktadır. New York’ta en az üç ölüm bildirildi.

Uzmanlar, PMIS’li çocuklarda virüsün bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesini ve vücutta yaygın inflamasyona neden olabileceğinden şüpheleniyor.

Semptomlar

  • Dört veya daha fazla gün süren yüksek ateş
  • Döküntü, çok kırmızı gözler, karın ağrısı ve ellerde veya ayaklarda cilt soyulmasını içerir.
  • Durum, benzer belirti ve semptomlara sahip olan ve ciddi formlarda kalp hasarına neden olabilecek kan damarlarının genişlemesine yol açabilen Kawasaki hastalığı adı verilen nadir bir çocukluk hastalığına benzemektedir.

 

Hastalık, genellikle beş yaşın altındaki çocuklarda görülen çocukluk hastalığına benzerliği nedeniyle “Kawasaki benzeri” olarak tanımlanmıştır.

Ancak erken tedavi genellikle ciddi kalp problemlerini önler ve çoğu çocuk Kawasaki hastalığından uzun süreli sağlık sorunları yaşamaz. Uzmanlar bu vakalarla ilgili, “Bu durum çok nadirdir” diye ekliyor.

 

COVID-19, çok az sayıda çocuğu etkiliyor ve daha azı ciddi bir şekilde hastalanıyor veya bu inflamatuarsendromu yaşıyor. Ebeveynler bunu ciddiye almalı ve eğer çocukları bu semptomlardan herhangi birini gösteriyorsa hemen bakım almalıdır.

 

COVID-19 çocuklarda ne kadar yaygındır?

 

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine göre, ABD’de onaylanmış COVID-19 vakalarının sadece % 2’si 18 yaşın altındaki insanlar arasındadır.

Kontrol Merkezi uzmanları, düşük sayının çocukların virüse karşı daha dirençli olması veya hastalanmamaları nedeniyle belirsiz olduğu anlamına geliyor. Yaygın testler yapılmazsa, uzmanlar kaç çocuğun daha etkilendiğini de doğrulayamazlar.

COVID-19 çocukları nasıl etkiler?

 

Virüsün çocuklarda nasıl davrandığı konusunda yaşlı hastalara kıyasla farklılıkları açıklamaya devam ediyor. Grip gibi yaygın solunum yolu virüsleri söz konusu olduğunda, çok genç (ve çok yaşlı) daha ciddi şekilde etkilenme eğilimindedir. Ama SARS-CoV-2’de durum böyle değil.

Şimdiye kadar yapılan küçük çalışmalar, çocukların yaklaşık% 90’ının hafif ila orta şiddette semptomlar yaşadığını veya hiç semptom göstermediğini göstermektedir.

Uzmanlar, “Genel olarak, sağlıklı çocuklar bu hastalık ile yetişkinlerden çok daha iyi görünüyor” diyor.

 

COVID-19 Sırasında Tıbbi Bakım Almak

 

Gelişmekte olan bir bağışıklık sistemi: Bağışıklık sistemi aşırı tepki verdiğinde virüs ciddi hastalığa neden olur, bu da akciğerlerde ve vücutta iltihaplanmaya neden olur.

Çocukların bağışıklık sistemleri hala “öğreniyor” oldukları için, virüse karşı agresif tepki göstermeleri daha az olasıdır.

 

Koronavirüsmaruziyeti

 

COVID-19 öncesi koronavirüsler yıllardır bulunmaktadır ve sıklıkla çocuklar arasında dolaşmaktadır. Son zamanlarda başka tipte bir koronavirüs ile hasta olan çocukların çapraz koruma sağlayan antikorları olabilir. Tekrarlanan viralmaruziyet, çocuğun bağışıklık sistemini virüsle savaşmaya daha iyi hazırlayabilir.

 

Anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 (ACE2) reseptörü

 

Uzmanlar, koronavirüsün ACE2 adı verilen bir anahtar reseptöre bağlanarak hücrelere girebileceğine inanmaktadır. Bazı çalışmalar, çocuklarda bu reseptörün potansiyel olarak daha az olduğunu göstermiştir.

 

Çocuklar COVID-19 için ne sıklıkla hastaneye yatırılır?

Yatış gerektiren pediatrik COVID-19 vakalarının% 7-21’sini ve YBÜ bakımına ihtiyaç duyan% 1-2’sini bulmuştur.

Pediatrik yoğun bakım ünitelerine kabul edilen çocukların çoğunda mevcut bilgilere göre kanser, obezite veya diyabet gibi altta yatan başka bir sağlık problemleri vardı.

Bu yeni durum “Kawasaki benzeri” olarak tanımlandı. Kawasaki hastalığı nedir?

Kawasaki hastalığı erken çocukluk döneminde daha önce herhangi bir belirti göstermeden ortaya çıkan edinilmiş bir kalp rahatsızlığıdır. Hastalık, ABD’de beş yaşın altındaki 100.000 çocuktan dokuz ila 19’unu etkileyen nadirdir. Japonya’da ve Asyalı-Amerikan popülasyonları arasında daha sık teşhis edilir.

Vücuttaki kan damarlarının duvarlarında şişmeye neden olur. En ciddi risk, kalbe kan ve besin maddeleri sağlayan ve organ yetmezliğine yol açabilen koroner arterlerin iltihaplanmasını içerir.

COVID bağlamının dışında bile Kawasaki hastalığının etrafında pek çok bilinmeyen vardır. Kawasaki için hastalık süreci tam olarak anlaşılamamıştır, ancak genetik veya çevresel faktörlerle birlikte bir virüs veya enfeksiyon tarafından tetiklenebileceği teorileri vardır.

Ebeveynler ve sağlayıcılar hangi işaretleri aramalıdır?

  • Semptomlar uzun süreli ateş (dört veya daha fazla gün)
  • Çok kırmızı gözler
  • Vücuda yayılan döküntü
  • Avuç içlerinde ve ayak tabanlarında kızarma veya soyulma, karın ağrısı, kusma veya ishal

Nasıl tedavi edilir?

Kawasaki hastalığının standart tedavisi, kan donörlerinden alınan antikorların bir karışımı olan intravenözimmünoglobulini içerir. Aspirin ve kan incelticiler, inflamatuar süreç meydana geldikten sonra koroner arter problemleri riskini de azaltabilir.

Aynı stratejiler benzer semptomlar yaşayan çocuklar için de kullanılmaktadır.

Erken ve uygun tıbbi bakım ile Kawasaki hastalığı tedavi edilebilir ve çoğu çocuk ciddi problemler olmadan iyileşir. Ama onu erken tanımlamamız şart. COVID-19 ile ilgili bu yeni inflamatuar durum için de aynı yaklaşımı düşünmeliyiz.

Kawasaki hastalığını benzer semptomlara neden olan diğer çocukluk hastalıklarından ayırt etmek zor olabilir. Kesin kan testleri yoktur, ancak belirtileri açıklamaya uyan çocuklar vücuttaki iltihap belirtileri açısından izlenmelidir.

 

Konjenital kalp hastalığı olanlar gibi bazı çocuklar daha yüksek risk altında mıdır?

 

Altta yatan bir sağlık durumu veya immün yetmezliği olan çocuklar – kemoterapi görmüş olanlar gibi – genellikle COVID-19’dan kaynaklanan ciddi hastalık riski daha yüksektir.

Ancak şu ana kadar uzmanlar, görünüşte sağlıklı görünen az sayıda çocukta virüsün PMIS’yi nasıl veya neden tetikleyebileceği hakkında çok az bilgi olduğunu söylüyor.

Bununla birlikte, en ağır risk kalp yetmezliği olduğundan, konjenital kalp hastalığı olan çocukların ailelerinin ilgili semptomlar için ekstra uyanık olması gerektiğini söylüyor.

Durumun en ciddi komplikasyonukardiyovasküler çöküş gibi görünüyor diyor.

Kronik rahatsızlığı olan herhangi bir pediyatrik hasta, edinilmiş herhangi bir enfeksiyon için daha fazla risk altındadır.

 

Ebeveynler ve sağlayıcılar çocukları sağlıklı tutmak için ne yapmalıdır?

 

  • Ebeveynlerin uygun el yıkamayı (ılık su ve sabun kullanarak en az 20 saniye) dahil olmak üzere yüzünüze, burnunuza, gözlerinize veya ağzınıza dokunmamalarını
  • Sosyal mesafeleri korumalarını, gerekmedikçe dışarıya çıkmayı engellemeleri gerekmektedir
  • CDC (CentersforDisease Control andPrevention) , market gibi bir yere gitmek zorunda kalırlarsa topluluk üyelerinin maskeleri kesinlikle takmasını tavsiye etti
  • Buna ek olarak, Rutin çocuk sağlığı bakımı COVID’den gerçekten etkilendi.

Çocuğunuzun hiçbir sağlık ihtiyacını atlamadan, her semptomu ve günü gelmiş kontrolü eksiksiz takip etmeye devam edin.  Gösterilen vakaların sıklığı düşük görünmekle birlikte devamlı araştırmaya muhtaç olduğunu da belirtmek gerekir. Bu gibi durumlarda bize düşen, paniğe kapılmadan gerekli önlemleri ve hızlı aksiyonları alabilmektir. Sevdiklerinizin sağlığını,  bilim ve araştırmalar ışığında atacağınız adımlarla kontrol etmek elinizde!

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Doktor Emre Karayel

 

COVİD-19’un Çocuklar için anlamı nedir?

CO-Corona, Vİ-Virüs, D-Disease (Hastalık) ve 19 ise 2019’da bulunduğunu ifade etmektedir. Kısaca COVİD-19 corona virüse bağlı hastalığı anlatmak için kullanılmaktadır.

Ülkemizde COVID-19 vakası var mıdır?

Ülkemizde 11 Mart 2020 tarihinde bir tane COVID-19 olgusu bildirilmiştir. Olgu sayısının artması beklenebilir. Bulaşmayı engelleyen yoğun tedbirlerle olgu sayısının çok artmayacağı tahmin edilmektedir.

COVID-19 salgınına hazır mıyız?

Bugüne dek 50’den fazla ülkede 130 bine yakın vaka görülmüştür. Dünya SAĞLIK Örgütü, 28 Şubat 2020 tarihinde salgın riskini tüm dünya geneli için “en yüksek” düzeye yükseltmiştir. Salgının görüldüğü ülkelerden ülkemize giriş-çıkışlar ile ilgili gerekli önlemler alınmış olmakla birlikte hastalığın belirtisiz dönemde bulaşabildiği düşünüldüğünde ülkemizde de görülme riski oldukça yüksektir. Sağlık Bakanlığı, olası vakaların teşhis, tedavi ve takibi için her ilde belirli hastaneleri belirlemiş, gerekli alt yapı hazırlıklarını tamamlamış ve güncel bilgilere göre vaka yönetim algoritmalarını oluşturmuştur.                           

COVID-19 ile grip arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?

Grip (İnfluenza) ve COVID-19; bulaşma yolları ve klinik belirtiler açısından oldukça benzer. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde yılda 290 bin – 600 bin kişi grip nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Son iki ayda grip nedeniyle ölenlerin sayısı COVID-19 nedeniyle ölenlerden en az 100 kat daha fazladır. Sadece ABD’de bu yıl 26 milyon kişi grip geçirmiş, 250.000 kişi grip nedeniyle hastaneye yatmış ve 14.000 kişi hayatını kaybetmiştir.

Gripte ölüm oranı (%0.05) COVID-19 ile karşılaştırıldığında daha düşüktür. Bunun nedeni gribe karşı toplumda yüzyıllardır oluşan bağışıklık, grip tedavisinde etkili antiviral ilaçların kullanılması ve gripte akciğer tutulumunun daha az olmasıdır.

Bulaşma yolları nelerdir?

Şu ana kadar hastalığın bulaşma yolunun damlacık yoluyla olduğu bildirilmiştir. Hasta kişi ile bir metreden yakın temas, kirli ellerin yüze-göze sürülmesi ile bulaşmaktadır.

Virüsün kuluçka süresi ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Virüsle karşılaşan kişilerde belirtiler genellikle ilk hafta içinde başlamakla birlikte bu süre nadiren 27 güne kadar uzayabilmektedir. Virüsün dış ortamda canlı kalma süresi net olarak bilinmemektedir.

Çin veya diğer riskli ülkelerden gelen kargolar ile hastalık bulaşabilir mi?

Genel olarak bu virüsler cansız yüzeylerde oldukça kısa süre canlı kalabildikleri için paket veya kargo ile bulaşma olması beklenmemektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün de bu konuda kısıtlaması yoktur. Ancak dış ortamdan gelen her paket açıldıktan sonra eller yıkanmalıdır.

Hangi durumlarda COVID-19 enfeksiyonundan şüphelenilmeli?

  • Ateş ve ani başlangıçlı solunum yolu hastalığı belirtileri (öksürük, solunum sıkıntısı vb.) bulunan kişilerde belirtilerin başlamasından
  • önceki 14 gün içinde Çin’e ve hastalık yayılımının devam ettiği diğer ülkelere (İran, Singapur, Tayland, Japonya, Hong Kong, Güney Kore) seyahat öyküsü var ise veya kanıtlı/şüpheli COVID-19 hastası ile teması var ise
  • Hemen diğer kişilerden ayrı bir alana alınmalı, maske kullanması sağlanmalı ve İl SAĞLIK Müdürlüğü ile iletişime geçilmelidir.

Şüpheli hastayla temas durumunda ne yapılmalı?

  • COVID-19 tanılı veya şüpheli bir kişi ile yakın temas etmiş olanlar
  • Son temaslarından sonraki 14 gün boyunca günde iki kez ateşlerini ölçmeli
  • Öksürük, solunum sıkıntısı, boğaz ağrısı, baş ağrısı, vücut ağrıları, ishal, bulantı, kusma ve burun akıntısı gibi belirtiler açısından kendilerini takip etmeli
  • Belirtiler başlar ise sağlık görevlilerine bilgi vermeli veya maske kullanarak sağlık kuruluşlarına başvurmalıdır.
  • Hasta ile temas halindeki sağlık çalışanlarının, aile üyelerinin ve ziyaretçilerin sayısı sınırlanmalı, tüm personel ve ziyaretçiler de dahil olmak üzere hastanın odasına giren tüm kişilerin kaydı tutulmalıdır. Hastada belirtiler ortadan kalkana kadar bu önlemlere uyulmalıdır.

COVID-19 teşhisi nasıl konulur?

  • Son iki hafta içinde COVID-19 hastalığının yayılmaya devam ettiği
  • Bir ülke veya bölgeye seyahat etmiş veya COVID-19 tanısı almış kişi ile bir metreden yakın teması olan kişilerde
  • Ateş, öksürük, solunum güçlüğü gibi belirtiler bulunması halinde olası COVID-19 ön tanısıyla burun ve boğazdan numune alınarak teşhisi için referans laboratuvarına gönderilir.

Kesin tanı moleküler yöntemler (PCR) ile konulmaktadır.

Klinik özellikleri nelerdir?

Enfeksiyonun yaygın belirtileri ateş, öksürük, nezle benzeri belirtiler ve solunum güçlüğü şeklindedir. Ciddi vakalarda ağır alt solunum yolu enfeksiyonu, solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebilir. Hastaların %80’inde hastalık hafif seyretmektedir.

Hastalık kimlerde ağır seyretmektedir?

COVID-19, ileri yaş ve eşlik eden hastalığı (astım, diyabet, kalp hastalığı gibi) bulunanlarda daha ağır seyretmektedir. Bugünkü verilerle hastalığın %10-15 olguda ağır seyrettiği, yaklaşık %2-3 olguda da ölümle sonuçlandığı bilinmektedir.

Yaşa göre hastalığın ağırlığı nasıl değişmektedir?

An itibari ile seksen yaşının üzerindeki hastalarda ölüm oranı %14.8, 70-79 yaşları arasındaki hastalarda %8 iken 10-40 yaş arasında ölüm oranı %0.2 bulunmuş, 10 yaşın altındaki çocuk hastalarda hiç ölüm kaydedilmemiştir.

COVID-19 için etkili bir tedavi var mıdır?

Hastalığa özgü olarak geliştirilmiş bir ilaç henüz yoktur. Hastanın genel durumuna göre destek tedavisi uygulanmaktadır. Benzer virüslere karşı etkili olan bazı ilaçların yeni coronavirüs üzerinde de etkili olduğunu gösteren çalışmalar olmakla birlikte özgül tedavi için araştırmalar sürmektedir.

COVID-19 için aşı var mıdır?

Hayır, yeni coronavirus (SARS CoV-2) için koruyucu etkili bir aşı henüz bulunmamaktadır. Etkili ve güvenli bir aşının üretilebilmesi için en az bir buçuk yıla ihtiyaç vardır.

Korunma önlemleri nelerdir?

Akut solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşma riskini azaltmak için alınması gereken önlemler COVID-19 için de geçerlidir:

  • El temizliğine dikkat edilmelidir. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği kullanılmalıdır. Antiseptik veya antibakteriyel içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal sabun yeterlidir.
  • Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas edilmemelidir.
  • Hasta insanlarla temastan kaçınmalıdır (mümkün ise en az 1 m uzakta bulunulmalı)
  • Hasta insanlarla veya çevreleriyle doğrudan temas ettikten sonra eller yıkanmalı, ortak kullanılan nesneler ve yüzeyler dezenfekte edilmeli, havlu gibi kişisel eşyalar ortak kullanılmamalıdır
  • Hastaların yoğun olarak bulunması nedeniyle mümkün ise sağlık merkezlerine gidilmemeli, sağlık kuruluşuna gidilmesi gereken durumlarda diğer hastalarla temas en aza indirilmelidir
  • Öksürme veya hapşırma sırasında burun ve ağız tek kullanımlık kağıt mendil ile örtülmeli, kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içi kullanılmalı, mümkünse kalabalık yerlere girilmemeli, eğer girmek zorunda kalınıyorsa ağız ve burun kapatılmalı, tıbbi maske kullanılmalıdır
  • Çiğ veya az pişmiş hayvan ürünleri yemekten kaçınılmalıdır. İyi pişmiş yiyecekler tercih edilmelidir.
  • Seyahat sonrası 14 gün içinde herhangi bir solunum yolu semptomu olursa maske takılarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalı, doktora seyahat öyküsü hakkında bilgi verilmelidir.

Kimler hangi maskeyi kullanmalı?

Bugün için ülkemizde sağlıklı kişilerin maske kullanmasına gerek yoktur

Herhangi bir viral solunum yolu enfeksiyonu geçirmekte olan kişinin öksürme veya hapşırma sırasında burun ve ağzını tek kullanımlık kağıt mendil ile örtmesi, kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içini kullanması, mümkünse kalabalık yerlere girmemesi, eğer girmek zorunda kalınıyorsa ağız ve burnunu kapatması, mümkünse basit tıbbi maske kullanması önerilmektedir.

Filtreli maskeler, hastalara bakım veren sağlık çalışanları için önerilmektedir.

COVID-19 hastalığı evde atlatılabilir mi? 

Evet. COVID-19 çoğu kişide nezle veya gribal enfeksiyon gibi geçirilmekte, evde takip edilebilmektedir. Salgının önlenmesi için hafif üst solunum yolu belirtileri varlığında mümkün ise sağlık kuruluşlarına gidilmemesi, gidilmesi gereken durumlarda mutlaka maske takılması ve diğer hastalarla temasın en aza indirilmesi önemlidir. 

  • Kronik hastalığı olanlar ve 60 yaşın üzerindekilerin ise salgın durumunda hastalıktan korunmak için evde kalmaları
  • Belirtiler başlaması halinde ise gecikmeden sağlık kuruluşlarına başvurmaları önerilir.

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Emre Karayel

 

Kışlık dolabım artık hazır!

Kışın gelmesiyle soğuk havalarla yine karşı karşıyız. Çocukları soğuk havalardan korumalıyız. Ancak soğuk havalarda koruyacağız diye gereğinden fazla giydirip çocuğun terlemesinden de kaçınmalıyız.

Genelde tavsiye edilen tek kat kalın bir giysi yerine kat kat giydirmektir. Çok sıcak olduğu zaman çıkarılarak terlemekten kaçınılabilir.

Çocuğunuzun Dolabında nelere dikkat emek gerekir?

Cilde temas eden kıyafetler yün içermesin.
Kıyafet alırken kıyafetin yün içerip içermediğine dikkat etmelisiniz. Özellikle egzaması olan çocuklarda, yün kaşıntıya neden olabilir. Bu nedenle cilde doğrudan temas eden kıyafetlerin %100 pamuk içermesine dikkat edilmelidir.

Vücut ısısı en çok vücudun baş bölgesinden kaybedildiği için çok soğuk havalarda çocuğunuza mutlaka şapka giydirmelisiniz.

Şapkanın kulakları da kapatmasına dikkat edilmelidir. Çocuğun şapkaya itiraz etmemesi için onun da sevebileceği renkte ve modelde olması işinizi kolaylaştıracaktır.

Boyundan da ısı kaybı çok olacağı için boyun bölgesini korumak için boyunlu bir kazak veya atkı giydirebilirsiniz.


Çocukların soğuk havada üşümemesi için dolabında mutlaka eldiven olsun

  • Eldivenin %100 pamuk olmasına ve yün içermemesine dikkat edilmeli
  • Eldiven alırken ellerin rahat hareket etmesine dikkat edilmelidir.

Ayakkabı alırken su geçirmeyen ve çocuğun ayağının rahat ettiği botların seçilmesi uygun olur.

Çoraplar cilde doğrudan temas ettiği için %100 pamuk içeren çorapların seçilmesi özellikle alerjisi olan çocuklarda çok önemlidir. Yünlü çoraplar kaşınmaya neden olabilir.


Paltoların su geçirmemesi önemlidir. Bu nedenle su geçirmeyen kumaşlar seçilebilir. Paltoların yaka kısımları yün içeriyorsa altına boyunlu %100 içeren pamuklu kıyafetler giydirebilirsiniz.

Bebeklerin ve özellikle erken doğan bebeklerin ciltlerinin yağ tabakası ince olduğundan dolayı çok kolay ısı kaybederler.

  • Bu sebepten yetişkinlere göre bir kat daha fazla kıyafet giydirmelisiniz.
  • Vücut ısılarını koltuk altından ölçüldüğünüzde 37 derecenin altına düşmemelidir.
  • Bebek arabası ile dışarı çıkarttığınızda bir battaniye ile korumalısınız.

Bebeğinize tulum şeklinde kıyafetler giydirebilirsiniz. Bebeğinizin kıyafetlerini kolay giydirilip çıkarılabilen, bacaklarını ve kollarını kolayca içine alabilen, hareketleri kısıtlamayan kıyafetlerden seçilmelidir.

Çocukların dolaplarında mutlaka olması gereken kıyafetler, kulakları da kapatan şapka, eldiven, su geçirmeyen botlar, palto, kazaklardır.

Kış aylarında uyku tulumu, battaniye, sweatshirt her bebeğin dolabında olmalıdır.

Cilde temas eden kıyafet seçiminde yün içermemesine özellikle dikkat ediniz.

Alerjisi olan çocukların çamaşırlarını sıvı deterjanlarla ve uzun durulama olacak şekilde yıkamaya da dikkat etmelisiniz.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Bebeklerde ve Çocuklarda Astım Tedavisi çok mu zor?

Çocuklarda Astım için alerjik astım, alerjik bronşit ve spastik bronşit gibi isimler de kullanılmaktadır.

Çocuklarda hava yollarının (Bronş, akciğer içindeki hava keselerinin) çeşitli nedenlerle inflamasyon denilen olaylarla koruyucu mukaza tabakasının hasarlanmasına ve gözenekler oluşmasına neden olmaktadır.

Bunun sonucu hava yollarında aşırı bir hassasiyet gelişmekte ve sık sık öksürük, hışıltı, nefes daralması şikayetlerinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan bir hastalığa astım denir.

Nasıl Bir Hastalıktır?

Astım hastalığı korkulacak bir hastalık değildir. Çocuklarda tedavi edilebilen bir hastalıktır. Astım tedavi başarısı çok yüksektir.

Belirtileri gösteren çocukların, çocuk doktoru uzmanlarınca değerlendirilmesi ve gerekli testler yapıldıktan sonra astım teşhisi konulursa çocuğa zarar vermeden tedavi uygulamak en doğrusudur.

Belirtileri Nelerdir?

Astım belirtileri;

  • Sık tekrarlayan öksürük
  • Hışıltı (Hırıltı)
  • Nefes sıkışması en önemlileridir.

Oyun oynadıktan sonra, koştuktan sonra, egzersiz yaptıktan sonra nefes sıkışması, hışıltı veya öksürük olması da astımın önemli bir belirtileridir.

Ancak bu belirtiler kendi kendine düzelen bir durum olabildiği gibi astımın ve diğer bazı önemli hastalıkların belirtileri de olabilir.

Bu nedenle her astım belirtisi gösteren çocuklara astım teşhisi konulmaması gerektiği gibi astım hastalığının atlanmaması için de gerekli incelemeler yapılmalıdır.

Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

Çoğu kez uzun süren öksürük veya tedaviye cevap vermeyen öksürük durumunda hemen astım ilaçları olan kortizonlu spreyler veya buharlar, yanında nefes açıcılar ve çiğneme tableti, toz şeklinde ilaçlar yemeklerine katılarak kullanılmaya başlanır. Bu tür uygulamalar tamamen doğru değildir.

Astım belirtileri olan bir çocukta rahatlatma tedavisi 2-3 hafta süreyle verilebilir ancak uzun süre sprey ilaçlar veya buhar tarzında ilaçlar verilmemelidir.

Astım teşhisinin konulması ve ondan sonra en az ilaçla tedavi edilmelidir.

Astım hastalığında erken ve doğru teşhis ve zamanında tedavi önemlidir.

Bu nedenle çocuk doktoruuzmanlarınca tarafından astımdan şüphelenilen çocukların incelenmesi ve teşhis konulup tedavi edilmesi gerekir.

Çocuklarda Astımı Neler Tetikler?

Nefes borularında bebekler ve çocuklarda aşırı hassasiyet vardır. Bu hassasiyetten dolayı bazı tetikleyici faktörlerle karşılaşıldığında nefes borularında daralma olur ve öksürük, hışıltı, nefes sıkışması gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır.

Astımı Tetikleyen Faktörler

  • Soğuk algınlığı/enfeksiyonlar
  • Ani hava ve ısı değişiklikleri
  • Egzersiz
  • Sigara içme veya sigara dumanına maruz kalma
  • Ev tozlarındaki akarlar dediğimiz mikro-organizmalar
  • Polenler
  • Yiyecek katkı maddeleri
  • Küf ve koruyucu maddeler
  • Hayvan deri kalıntılar
  • Belirli ilaçlar
  • Stres

Çocuklarda Sıklığı Nedir?

Yaklaşık astım sıklığı %10-20 civarındadır.

  • İlkokul çağındaki her 10 çocuktan 2’sinde
  • Ergenlik çağındaki her 8-9 gençten 1’inde görülmektedir.

Çocuklarda Astımın Başka İsimleri Var Mıdır?

Astım yerine spastik bronşit, alerjik bronşit, re-aktif hava yolu hastalığı, bronşit kelimelerini sık kullanmaktadırlar. Aslında hepsi aynı anlama gelmektedir.

Nefes Borularında Aşırı Hassasiyet Nedir?

Normal bir çocuk sigara içilmesiyle öksürük veya nefes sıkışması olmazken astımlı bebekte-çocukta öksürük veya nefes sıkışması görülmektedir.

Gribal enfeksiyon normal çocukta soğuk algınlığı ile bir haftada düzelirken astımlı çocuklarda nefes sıkışması ve bir haftadan daha uzun süren öksürük şikayetlerine neden olur. Normal kişilere göre daha hassas bir nefes borusu vardır.

Çocuk Doktoru

Emre KARAYEL

El Ayak hastalığı neden bende oluştu?

Bir virüsün neden olduğu enfeksiyon sonucu ortaya çıkan, oldukça bulaşıcı, döküntülü bir hastalık

  • Ağızda veya ağız çevresinde yaralar
  • Ellerde, ayaklarda, bacaklarda ya da kalçalarda döküntü
  • Tüm vücutta kabarcıklar şeklinde kendini gösterir.


Rahatsızlık verici bir hastalık olmasına rağmen ciddi bulgularla seyretmez. Her yaş grubunda ortaya çıkabilirken

  • 10 yaş altındaki çocuklarda daha sıklıkla görülür

Genellikle hastalığa neden olan iki adet virüs vardır.

  • Coxsackievirus A16
  • Enterovirüs 71

Bebekler ve çocuklar hastalığı taşıyan biriyle temas ederek ya da virüsle enfekte olmuş oyuncak, emzik, biberon, su matarası gibi bir nesneye dokunduğunda etken virüsü kapabilmektedir.

Virüs yaz aylarında ve sonbaharda kolayca yayılma eğilimi gösterir.

  • Tükürük, kabarcıklardaki sıvı
  • Dışkı
  • Öksürdükten veya hapşırdıktan sonra havaya püskürtülen solunum damlacıkları yoluyla hızlı bir şekilde yayılma eğilimi gösterir.

Erken belirtileri ateş ve boğaz ağrısı şeklinde görülür. Derin yaralara benzeyen ağrılı kabarcıklar çocuğun ağız içi ve çevresinde veya dilinde görülebilir.

  • İlk belirtiler ortaya çıktıktan sonra hastanın ellerinde, özellikle avuç içlerinde ve ayak tabanlarında 1-2 gün boyunca devam eden kızarıklıklar görülebilir.
  • Hatta bu kızarıklıklar içi su dolu kabarcıklara dönüşebilir.

Dizler, dirsekler ve kalçalarda da döküntüler ya da yaralar ortaya çıkabilir.

Çocuğunuzda bu belirtilerin hepsini ya da sadece bir iki tanesini görebilirsiniz.

İştahsızlık, halsizlik, huzursuzluk ve baş ağrısı görülebilen diğer belirtilerdir. Bazı çocuklarda el ve ayak tırnaklarında düşme de olabilmektedir.

El ayak ağız hastalığı tanısı, Çocuk doktor tarafından hastanın şikayetlerinin sorgulanması ve fizik muayene yaparak yara ve döküntülerin incelemesi ile kolaylıkla konulabilmektedir.

Bunlar genellikle tanı için yeterli olmaktadır fakat kesin tanı için boğaz sürüntüsü, dışkı veya kan örneği alınması tercihen gerekebilir.

El ayak hastalığı, 10-14 gün sürebileceği için onayönelik özel bir tedavi uygulanması, el-ayak hastalığı belirtileri hafifletmek için yapılan bazı yöntemleri içerir.

Çocuk Doktorunun önerdiği ağrı kesici, ateş düşürücü ve diğer ilaçları uygun sıklıkta kullanmak önemlidir. Aspirin kullanmaktan kaçınmakgerekir.

  • Soğuk yiyecekler, yoğurt gibi boğaz ağrısını yatıştırıcı besinler
  • Soğuk yaz çorbaları tercih edilmeli
  • Bağışıklık sistemini güçlendirmek için vücudun ihtiyaç duyduğu besinleri almasını veya yineçocuk doktorunun önerdiği takviyeler çok önemlidir.
  • Kaşıntıya yönelik krem ve losyonlar döküntü ve kabarcıklara uygun sıklıkta sürmek faydalı olacaktır.
  • Evde ilk aşamada kızarıklık ve kabarcıklara hindistan cevizi yağı uygulamak da iyileşmeyi hızlandırmaya yardımcı olabilir.

Hastalığın ilk 7 günü bulaşın en yüksek olduğu dönemdir.

 

  • Belirtiler tamamen kaybolduktan sonra da günler ve haftalar boyunca ağız sıvıları ve dışkı yoluyla yayılmaya devam etmekte
  • Hastalığın başkalarına bulaşmasını önlemenin en kolay yolu çocuğunuzun elinin ve kendi elinizin iyice yıkanmasından geçmekte
  • Çocuğun burnunu sildikten ve altını değiştirdikten sonra ellerin mutlaka yıkanması büyük önem taşımaktadır.

 

Doktor Emre Karayel

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Grip ve Grip Aşısı

Grip ve ona karşı silahımız Grip aşısı

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, geçen sene kasım sonu-aralık ayının

ikinci haftası itibariyle grip salgını başladı. Grip aşısı için hiçbir

zaman geç değildir; hastalığa henüz yakalanmayan kişileri koruyabilir.

Risk grubundaki kişilerin aşılanmasında kesinlikle fayda var.

Domuz gribi, kuş, gergedan virüsü gibi farklı isimlerle duyurulan

salgınlar tam mevsimi olan günlerde birçok çocuğu olumsuz etkiliyor.

Domuz gribi salgınının ortaya çıktığı 2009 yılında, dünyada ve

Türkiye’de her zamankinden daha fazla hasta görüldü.

Kimler Tehlike Altında?

Özellikle tehlike yaratan bir grup var;

  • Bağışıklığı iyi çalışmayan tüm yaş grubu
  • 1 yaş altındaki bebekler
  • Tekrarlayan akciğer hastalığı olanlar, solunum yetmezliği olan hastalar, kanser tedavisi gören çocuklar ve hamileler

Bağışıklık sistemi iyi çalışmadığından bu grupta yaşamı tehdit etme riski daha yüksektir.

En İdeal olan, salgın başlamadan eylül, ekim aylarında aşılanmaktır.

Çünkü mart ayı sonuna kadar salgın azala azala devam eder. Şu an

yapılacak aşı, hastalığa henüz yakalanmayan kişileri koruyabilir.

Hamileleri özellikle vurgulamak gerekiyor. Çünkü düşük ve erken

doğum riskiyle karşı karşıyalar. Grip buna neden olabiliyor. Hastalık,

gebelerde yaşamı da tehdit edebiliyor. Gebeliğini kış aylarında

geçirecek kişilerin aşılanmasında fayda var.


Bağışıklık sistemini koruyan en etkili yöntemin yeterli uyku ve

yeterli ve dengeli beslenmedir.

  • Soğuktan korunarak, açık havada vakit geçirilmeli
  • Kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak durulmalı
  • C vitaminden sebze-zengin narenciye tüketmek, hapşıran-öksüren kişilerden uzak durmak  ve elleri sık sık yıkamak gibi hijyen önlemleri de almak önem taşıyor
  • Bu dönemde proteinden zengin beslenmeli. Yumurta, süt ürünleri, yoğurt, et, sebzeler ve meyveleri arttırmak önemli.

Gergedan Virüsü Nezle

Son zamanlarda Gergedan Virüsü olarak adlandırılan virüsün, özellikle

en etkin nezle virüsü olduğunu tespit edilmiştir. Birkaç günlük burun

akıntısı, hafif baş ağrısı, kuru öksürükle geçer.

Eğer burun kanalları açık tutulmazsa daha sonra sinüzite dönebilir. O

nedenle bu enfeksiyona yakalanmış kişiler burnun açık olmasına dikkat

etmelidir. Çocuklarda burun açıcı tuzlu sular burnun tıkanmasını

engelleyecektir.

Çocuk doktorunun görüşü alındıktan sonra en önemli akılda tutulacak

bilgi ise Solunum yolu enfeksiyonlarının çoğu virüslerle oluştuğu ve

antibiyotikler onlara kesinlikle etki etmez. Antibiyotiklere çok

güvendiğimiz ve onlardan çok şey beklediğimiz için, virüs olduğunu

bilsek bile kullanıyoruz. Bu vücudumuzdaki yararlı bakterileri

öldürüyor, çok güzel çalışan bir sistemi bozuyor.

 

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Meyve ve sebzelerin en olgun olduğu dönem EYLÜL!

 

 

Çocuklarımızın Eylül ayı bedenini kışa hazırlayacağını aydır. Soğuk iklime bizi hazırlayacak olan mevsim ürünlerini tüketmeniz mevsim geçişlerinden olumsuz etkilenmenizi önleyecektir.

Sonbaharın gelişi ile bitkilerin su içeriği azalmaya, daha sıkı dokuya sahip olanlar yetişmeye başlamaktadır.

Yağlı tohumlar ise yeni yeni ortaya çıkmaya başlar.

Hala biber veya domates salçası yapmak için geç değil.

Önce karpuzun ardından da kavunun sonu yaklaşmakta.

Mantar lezzetli ama hassas bir konu. Bazı zehirli türleri de var bu nedenle kültür mantarı olduğundan emin olmalısınız.

  • Yaş ağırlığının önemli bir kısmı su ve yüzde 1’i ise madensel tuzlardır.
  • 100 gramında 1,5- 2 gram istiridye mantarı 0,5 gram karbonhidrat içerir ve ortalama 35 kaloridir.
  • Az miktarda protein içermesine karşılık protein içeriği esas olarak enzimlerden oluştuğundan tüm elzem aminoasitleri içermektedir.
  • Mantar ile ana yemeklerinizin yanına sağlıklı bir çeşniler yapabilirsiniz.

Bu ayda yeni mahsul fındık çıktı. Yağ ve kalori içeriği yüksek olduğundan ölçülü tüketilmesi gereken fındık;

  • Lif ve protein açısından zengin bir kaynaktır. İçerdiği doymamış yağ asitleri sayesinde kalp sağlığını koruyucudur.
  • Tüketirken 1 avuç fındığın 150 kalori olduğunu unutmayın.

Güçlü bir antioksidan kaynağı olan üzüm için en bereketli zaman bu aydır. Ülkemizde çoğu tür olgunlaşmış durumdadır.

  • Kabuğundaki resveratrol kansere karşı koruyucudur
  • Çekirdeğindeki kuersetin kan yapımına yardımcı bir bileşendir
  • Çocuklarda en önemlisi porsiyon: Üzümün kan şekerini hızlı yükseltmesi nedeniyle miktara dikkat edilmelidir.

Ceviz de yine bu ayda olgunluğana ulaşan kabuklulardandır.

  • Yüksek miktarda folik asit ve E vitamini
  • Demir, fosfor, magnezyum, potasyum, çinko mineralleri içerir
  • Omega 3 yağ asidi açısından zengin bir kaynaktır.
  • Yüksek kolesterol ve ilerde karşılaşmak istemediğimiz kanser ve alzheimer gibi hastalıklara karşı koruyucu özelliği nedeniyle beslenmenizde çok önemli
  • Genel olarak günde 2 tüm ceviz eklemenizde fayda var.

İdrar yolu enfeksiyonlarına, kansere ve kalp sağlığına iyi geldiği bilinen kızılcık;

  • A ve C vitamini, potasyum açısından zengini
  • 1 porsiyon meyve ortalama 1 avuç kadardır ve 55 kaloridir.

 

Anne Sütü İçin Savaş !

Süt yapımını artırmanın en etkili yolu, doğru teknik ve sık aralıklarla emzirmedir.

Doğru emzirme tekniğinin anne sütünü artırdığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Dünyadaki tüm çalışmalarda annelerin; 

  • Su, süt, hoşaf, çorba, ayran
  • Zencefil, rezene gibi bitkisel çay
  • Tatlı, tahin, helva, bal, incir, pekmez, nişastalı gıda
  • Yeşil sebze, meyve, üzüm ve bira tüketimi gibi birçok uygulamanın anne sütünü arttırdığına inandıkları belirtilmektedir

Ancak, bunların anne sütünü kesin arttırdığına ilişkin kontrollü bilimsel araştırmalar bulunmamaktadır. Bilimsel olarak anne sütünü artıran uygulamalar şunlardır;

  • Doğru teknikle emzirme
  • Sık aralıklarla emzirme
  • Memenin boşaltılması
  • Annenin yaşadığı hislerden keyif alması
  • Annenin istirahat etmesi

Doğumdan sonra süt yapımını hızlandırmak için çeşitli uygulamaların yapılması önerilmektedir;

  • Doğum sonrası en geç 30 dakika veya bir saat içinde emzirmeye başlama
  • Doğum sonrası ilk dört saatte bebeği yarım saatte bir başı memeye koyma
  • Doğum sonrası ilk 12 saat içinde bebeği saatte bir emzirme
  • Hastanede iken günde en az sekiz kez, tercihen 10-12 kez emzirme
  • Bebeğin düzenli olarak her iki memeyi emmesini sağlama  
  • Bebek memede iken iki ve üç emme hareketinde bir yutkunma yapmıyorsa memeye nazikçe bastırarak masaj yapmalı
  • Anneler sütünün az olduğunu düşünse bile bebekler tüm ihtiyaçlarını anneden alabilir.

Bazen bebek yeteri kadar süt alamazsa, bunun nedeni genellikle bebeğin doğru emzirme tekniğiyle emzirilmemesidir.

Yeterli süt alamayan bebekler;

  • Günde altı kezden az (genellikle de dörtten az), konsantre ve sarımsı idrar yapar
  • Ayda 500 gramdan az kilo alır
  • Doğum sonrası ilk iki hafta sonunda doğum kilosuna ulaşamaz.

Anne sütünün yapımındaki artış, annenin beslenmesinden bağımsız olarak bebeğin doğru teknik ve sık aralıklarla emzirilmesi sonucu artar. Doğru emzirme tekniğinde bebeğin anne kucağında memeyi kavraması açısından bazı noktalara dikkat edilmelidir  

  • Bebeğin yüzü anneye dönük olmalı
  • Bebeğin vücudu ve başı aynı hat üzerinde olmalı
  • Çenesi memeye dayanmış olmalı
  • Azı iyice açık olmalı
  • Alt dudağı dışa dönük olmalı
  • Bebek, ağzı ile areolayı kavramalı
  • Omuzlar ve kalçalar desteklenmeli ve baş serbest olmalıdır.

Areolanın altında bulunan içi süt dolu laktiferöz sinüslerle birlikte meme dokusunu azına alan bebek, dili ve damağı arasına sıkıştırdığı meme dokusundan sütü sağmak amacı ile dilini öne doru uzatır, alt dudağını dışarı sarkıtır ve süt peristaltik dalgalar halinde dilin gerisine akar.

Bebeğin anne memesine doğru yerleştirildiğini gösteren belirtiler;

  • Anne gevşek ve rahat görünümde
  • Bebek ağzı ile meme başı aynı seviyede
  • Bebeğin şakak ve kulakları, çene kaslarının hareketine bağlı olarak oynar.
  • Yanakları dolgun görünür.
  • Emzirme sonunda annenin memeleri boşalır, küçülür ve hafifler.

Süt yapımının artması için bebeğin günde en az sekiz-on iki kez ve doru teknikle emzirilmesi gerekmektedir.

Bebeklerin memede kalma süreleri farklılık gösterebilir. En az 10 dakika memede kalmalarına özen gösterilmelidir.

Her emzirmede bebeğin memede daha uzun süre kalmasına da izin verilmelidir

Emzirme aralığı ve süresi bebeğin isteğine göre ayarlanmalıdır.

Bebek bir memeyi bitirmeden diğeri emzirilmemelidir. Bebeğin düzenli aralıklarla her iki memeyi emmesine dikkat edilmelidir.

Bebekler ne kadar çok emzirilirse o kadar çok süt üretilir. Bebeğin sık ve doğru teknikle emmesi, sonucu meme ucundan gelen uyarılara bağlı olarak kandaki prolaktin hormonunun düzeyi artar. Prolaktin hormonu bir sonraki emzirme için süt oluşturur.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Çocuklarda Tuvalet Eğitimi Bursa

Çocukların kakaları ve çişleri geldiğini fark edip, tutarak tuvalete kadar ulaşmaları için belirli bir nörolojik ve duygusal gelişime ulaşmış olmaları gerekir.

Rektum ve anüsün(kaka) bu özellikleri kazanması en erken 18. ayda, mesane ve üretranın(çiş) ise 24. ayda gerçekleşir.

Kızlar tuvalet eğitimini erkeklere göre bir kaç ay daha erken başarabilirler.

Bu yaşlardan önce tuvalet eğitimi için zorlanmaları yanlış olur. Bu yaşlar çocuğun “anal dönem” olarak nitelenen kendi bedenine sahip çıkması, kendine ait hiç bir şeyi başkaları ile paylaşmaması, çevreden gelen uyarılara olumsuz yanıtlar vermesi ile belirgileşen bir yaş dönemidir.

İkinci yaş birinci ergenlik dönemi diye de nitelendirilebilir. Genellikle bu yaş çocuk her şeye ”hayır“ deme eğiliminde, başına buyruk, “benim“ sözcüğünü sık kullanan, kararlarını kendi vermek isteyen, dayatmacı biridir.

Anne ve aile büyüklerinin “kakanı buraya yap” gibi önerilerini kendi yaşamına, bedenine, özgürlüğüne bir müdahale olarak görür.

Bu gibi fizyolojik özellikleri dikkate alarak 2- 2.5 yaşlar arasında tuvalet eğitimine başlanabilir.

Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğun buna hazır olduğunu gösteren işaretleri değerlendirmelidir.

Hazır olmayan bir çocukta başarısızlığa uğrama olasılığı artar.

Anne babaların ya da bakıcıların çocuğa ilgileri iyi ise bu belirtileri gözlemiş olabilirler.

Çocuğun hazır olduğunu gösteren fiziksel, zihinsel ve ruhsal belirtiler vardır.

Fiziksel belirtiler:

  • kuru kalkma, gün içinde 2 saatten uzun kuru kalma,
  • ıslak bez sayısının azalması
  • düzenli barsak hareketlerinin varlığı
  • oturma, çömelme, yürüme gibi hareketleri rahatça yapabilme,
  • pantolonunu giyebilme, ıslak ve kuru arasındaki ayrımı fark edebilme gibi yetenekleri kazanmış olduğuna ilişkin belirtilerdir

Zihinsel belirtiler;

  • Sıkıştığını ifade edebilme, söylenenleri yapabilme, kaka ya da çiş geldiğini fark etmedir.

          Ruhsal belirtiler;

  •  aile bireylerini taklit etmeye hevesli olma, anne ve babasını memnun etmeye isteklilik
  • kakalı ya da ıslak beze katlanamama
  • 5-10 dakika tuvalette oturmaya razı olma
  • kendinden büyük çocukların nasıl kaka yaptığını merak etme gibi davranışların varlığıdır.

Anne babanın da çocuğa tuvalet eğitimi vermeye hazırlıklı olması gerekir. Ailenin uygun zamanı anlamayı istemesi, çocuğun hazır olup olmadığını algılayabilmesi, aile içi streslerin olmaması ve çocuğun bakımı ile ilgilenen diğer kişilerle konuyu konuşup bir uzlaşmaya varması gereklidir.

Uygun zaman olduğuna karar verildikten sonra çocukla konu ile ilgili konuşmalar yapılmalıdır. Bu konuşmalar, büyükler nereye yapıyor, kuru kalma çok iyi bir şeydir gibi konuları içerebilir.

 Bezini değiştirirken yeniden bağlanmak istemediğinde lazımlık ya da tuvaleti kullanmaya teşvik edilebilir.

 Öykülerdeki kahramanların kakalarını neye yaptığına değinilebilir. Çocuğun konuya istekli olduğu fark edildiğinde lazımlık almaya birlikte gidilebilir. Nasıl kullanıldığı zorlayıcı olmadan anlatılır. Lazımlık onun odasında durabilir kullanılacağı zaman banyoya götürülebilir. Lazımlık ya da tuvaleti kullanan başka çocukları fark etmesi sağlanabilir.

Başlangıç için günde 3 kez 5-10 dakika lazımlıkta oturtmak iyi olur. Yemekten 20-30 dakika sonrası gastro kolik refleksin etkisi nedeniyle uygun zaman olabilir. Tekrar tekrar sabırla aynı teklif yapılmalı başarı gösterdiğinde ödüllendirilmelidir. Başlangıçta sonuca ulaşılmasa bile gidip tuvalette birkaç dakika oturması övülebilir. Beze yapılan kakalar „yeri burası“ diye belirtilerek onunla birlikte tuvalete dökülebilir.

Sonuçta gerçekten uygun yere dışkılama gözlendiğinde ödüllendirilir. Alkışlama, başarı çıkartmaları, küçük armağanlar, birlikte anneanneye telefon etme gibi ödüller verilebilir.

Lazımlığı kullanamama, korkma ya da kazalar oluştuğunda asla utandırılmamalı, cezalandırılmamalıdır. Tuvalet eğitimi 6-8 ay alabilir. Yaz ayları gibi annenin daha rahat olduğu, bez olmadan dolaşma olanaklarının bulunduğu aylar daha uygundur.

Ailelere bu süreçte gergin olmamaları, onun duygularını gözlemeye çalışmaları, konuya yoğunlaşmaları, her çocuğun farklı olabileceği bu nedenle esnek olmaları gerektiği anımsatılmalıdır.

 Tuvalet eğitimi sırasında bazı güçlükler yaşanabilir. Çocuk tümüyle reddedebilir, hiç ilgilenmeyebilir, kabul edip bir süre oturur ama kakasını yapmaz sonra bezi bağlanır bağlanmaz yapabilir, acıdığını söyleyebilir, bazen önce bir kaç kez yapar sonra sürdürmeyi reddeder, bazen kakasını tutar günlerce yapmaz kabız olur.

Eğitim sırasında ilişkiler bozulur, inatlaşma ortaya çıkarsa ısrar etmeksizin çocuğa hazır olacağı bir süre tanımak, kıskanma yaratmaksızın yaşıtlarının tuvalet eğitimini başarmış olduklarının farkına varmasını sağlamak yararlı olabilir.

Tuvalet eğitimini başaramamış hiç kimse yoktur, bir süre sonra yine denersiniz, bu arada onu daha iyi tanımaya, başarısız olsa bile onu sevmeye ve sevginizi göstermeye devam ettiğinizi ona hissettirmeye çalışmak gerekmektedir

Tuvalet eğitimi almış çocuklarda da 4-5 yaşa dek kazalar olabilir. Stresli zamanlarda geri dönüşler olabilir. Bunların hoş görülmesi konusunda çocuğu  yüreklendirmek iyi olur.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Sağlığı Uzmanı

İdrar Yolu Enfeksiyonu Bursa

İdrar kesesinde klinik belirti vermeyen bakteriyel birikme durumundan, sepsis ile seyredebilen ciddi hastalığa neden olabilen ileri derecede klinik durumları ifade eden genel bir terimdir.

Sağlıklı bireylerde üriner sistemde bakteri bulunmaz, normalin dışında yerçekimine zıt yukarı yönde alt idrar yollarından gelen bakteriyel etkenler; idrar yolu enfeksiyonuna yol açar

Yan etki gelişmemesi durumunda kalıcı böbrek doku hasarı nadiren gelişir.

  • Kolaylaştırıcı faktörlerin varlığında
  • Vücut immün sistemi zayıfladığında üriner sistemde tıkanma gelişimi ile; etken olan bakteri yükü anlamlı düzeye ulaşması vücutta İYE gelişimiyle sonuçlanabilir

Hasar vermeyen enfeksiyon ; sağlıklı insanlarda yapısal ve fonksiyonel olarak normal üriner sistem varlığında geçirilen enfeksiyondur

  • %70-95 oranında Escherichia coli (E.coli) en sık etkili olan mikroorganizma
  • Staphylococus saprophyticus (%5-10)
  • daha nadir olarak da Proteus mirabilis ve Klebsiella türleri

Tüm bakteriyel enfeksiyonlar içinde en sık görüleni idrar yolu enfeksiyonudur.

Kızlarada hayatlarında en az bir kez enfeksiyon geçirme öyküsü oranı %25-40 civarındadır, bu oranın da yaklaşık %25 i takip eden bir yıl içinde tekrarlamaktadır.

Çocuklarda her yaş grubunu etkileyebilmektedir.

Risk faktörleri yaş gruplarına göre değişiklik göstermektedir.

Kızlar erkeklere göre üriner sistemin anatomik yapısından dolayı enfeksiyon gelişmesine daha yatkındırlar.

Daha önceden geçirilmiş enfeksiyon öyküsü, annede enfeksiyon hikayesi; idrar sonda uygulamaları , mental durum bozukluğu, tekrarlayan idrar kaçırma, kronik evde bakım hastası çocuklar diğer risk faktörlerindendir.

İdrar yolu enfeksiyonunda Fizik muayenede vücut ısısı normalin üzerinde seyretse de 38,5 0C nin üzerine çıkmaz, karın alt bölgesinde hassasiyet vardır

İdrarda lökosit bulunması, orta akım idrar numunesi alınması sonrası santrifüj edilmemiş idrarda büyük büyütmede mL’de 8 ve üzeri, santrifüj edilmiş idrarda 2-5 lökosit görülmesi durumunda bu tanımlama kullanılmaktadır

Çocuklarada toksik görünüm, yan ağrısı, yüksek ateş eşlik ediyorsa böbrek dokusunu tutan enfeksiyöz ve enflamatuar bir durum olan pyelonefrit düşünülmelidir.

Aynı yıl içinde 3 veya daha fazla atak görülmesi durumunda anatomik bozukluk, kötü huylu değişimler veya renal sistemde taş olasılığı düşünülmelidir.

Tanı koydurucu

  • sık idrara çıkma (pollaküri)
  • acil idrara çıkma isteği (urgency)
  • idrar yaparken ağrı hissi gelişmesi (dizüri)
  • karın alt bölgesinde ağrı ve rahatsızlık hissinden oluşur

 İdrar numunesi verme sırasında hasta öncelikle ellerini yıkamalıdır. İdrar kabı dışından tutularak ilk idrarın ilk birkaç milimetrelik bölümü dışarı atıldıktan sonra devam eden idrar akımının numune kabına akması sağlanmalı, işlem bitimiyle numune tüpünün kapağı kapatılmalıdır.

Üriner sistem enfeksiyonlarının tanısında altın standart uygun şekilde alınmış orta akım idrar kültüründe patojen olan bakterilerin üretilmesidir.

Direkt Üriner Sistem Grafisi ilk akla gelen, uygulanan radyolojik yöntemdir. Radyoopak taşlar (tüm taşların % 80-85’ i) saptanabilir. Ancak eskisi kadar kullanılmayıp ultrasonografi tercih edilmektedir.

Renal Ultrasonografi: Radyasyon riski taşımamaktadır. Böbreğin fonksiyonları hakkında bilgi vermez, yapısal bozukluklarını gösterir.

İlk kez ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren küçük bebeklerde ve çocuklarda vezikoüretral reflü (VUR) gelişebilmektedir. Bunun tespiti için Voiding Sistouretrografi gereklidir.

Enfeksiyon tedavisi bitimini takiben veya enfeksiyon riski nedeniyle profilaktik antibiyotik tedavisi devam ederken çekilmeli daha uygundur. Mesaneden üretere ve böbreklere idrar kaçışı hakkında bilgi edinilir, idrar yapma anında tüm üriner sistem görüntü grafileri elde edilir.

İntravenöz Pyelografi kontrast maddenin damar yolu ile verildikten sonra çekilen filmlerle böbrek ve idrar yollarının görüntülenmesidir.

  • İki aydan küçük bebekler
  • İmmün baskılayıcı tedavi alanlar
  • Oral yolla tedavi uygulanamayanlar
  • Pyelonefrit gelişen vakalar
  • Ayaktan tedaviye yanıt alınmayan
  • ileri derecede beslenme problemi olan gibi durumlarda yatırılarak gözlem altında tedavi edilmelidir

Tedavinin amacı enfeksiyona bağlı gelişen belirtileri gidermek, bakteriyi üriner sistemden temizlemektedir.

Sıvı tüketiminin arttırılması, idrar yapma ve kaka yapma alışkanlıklarının düzenlenmesi ilk uygulanması gereken güvenli yaklaşımlar olmalıdır

Antibiyotiğin spektrum ve duyarlılığına, neden olabilecek mikroorganizmanın paterni göz önünde bulundurularak karar verilmeli. Bunun yanı sıra antibiyotiğin tolerabilitesi, yan etkileri, maliyeti ve ulaşılabilirliği de dikkate alınmalıdır.

Uygulanacak diğer koruyucu girişimler

  • Banyo yaparken küvet kullanılıyorsa bu yöntemden ziyade duş şeklinde banyonun tercih edilmesi
  •  Kabız kalınmaması, var ise giderilmesi
  •  İdrara sıkışık halde kalınmasının önlenmesi, bunun için idrar yapmaya teşvik edildiği eğitimin verilmesi (3-4 saatlik aralarla mesanenin boşaltılmaya çalışılması)
  • Kızlarda ; uzun süreli izlemde tuvalet temizliğinin önden arkaya yapılması, değişik sabun, deterjan veya uygunsuz temizleme kağıtlarıyla genital bölgenin tahrişinden kaçınılması, tahriş etmeyen yumuşak pamuklu iç çamaşırı giyilmesi
  • Sıvı alımının artırılması, diyetle C vitamini içeren meyve sularının alımı, yaş grubuna göre kızılcık suyu tüketimi

Tedavisini takiben hastalar düzenli kontrollere çağrılarak enfeksiyon tekrarı açısından izlenmelidir. Ayrıca ağrı artışı, kusma, ateş yüksekliği olursa beklenmeden yeniden başvurması önerilir.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Sağlığı Uzmanı