ÇOCUKLUK ÇAĞI AŞI TAKVİMİNDE DEĞİŞİKLİKLER NELERDİR VE NASIL OKUNMALI?

Aşılama takvimi oluşturulurken pek çok konunun birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

İlk olarak değerlendirilmesi gereken konu aşı ile önlenebilir hastalıkların toplumda ortaya çıkma sıklığı, hastaneye yatış, sakatlık ya da ölümle sonuçlanma riskleri gibi hastalığın halk sağlığı önceliği olup olmadığının belirlenmesi ve hastalığın önlenmesi ve kontrolü için gerekli stratejilerin varlığı ve etkililiğidir.

İkinci olarak etkinliği, etkililiği, güvenliği gibi aşıya ait özellikler, maliyeti, temini gibi ekonomik konuların değerlendirilmesi gereklidir.  Değerlendirilmesi gereken diğer bir alan ise sağlık sisteminin kapasitesidir.

Ülkemiz için çocukluk ve yetişkinlik döneminde uygulanması gerekli olan aşı takvimi, üniversite öğretim üyeleri ve Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri uzmanlarından oluşan Bağışıklama Danışma Kurulu’nun tavsiyeleri doğrultusunda oluşturulmaktadır.

Bağışıklama Danışma Kurulu, ulusal bağışıklama politikalarının, program ve stratejilerinin belirlenmesinde bilimsel öneri ve görüş oluşturmak amacı ile kurulmuş olup 1993 yılından bu yana çalışmalarını sürdürmektedir.

Halen halk sağlığı, çocuk sağlığı ve hastalıkları, sosyal pediatri, çocukenfeksiyon, çocuk immünoloji, çocuk nöroloji, erişkin enfeksiyon, tıbbi mikrobiyoloji, viroloji, viroloji ve temel immünoloji, farmakoloji, veteriner hekimlik ve aile hekimliği bilim dallarının uzmanları bulunmaktadır.

Bağışıklama Danışma Kurulu aşı uygulamaları önerilerinde bulunurken aşağıdaki başlıklarda değerlendirmeler yapmaktadır:

  • Aşı uygulaması yapılmaz ise hastalanacak kişi sayısı
  • Aşı ile önlenebilir hastalığın ciddiyeti
  • Aşının vücudun hastalığa karşı bağışıklık geliştirme gücü,
  • Aşının güvenliği
  • Aşının uygulanması gereken yaş, doz sayısı, dozların arasında bırakılması gereken süre
  • Aşının uygulanmaması gereken durumlar

Sağlık Bakanlığı tarafından 81 İl Sağlık Müdürlüğü’ne gönderilen yazıyla, aşılama takviminde değişiklikler yapıldı.

İlköğretim 1. ve 8.sınıf okul çağı aşılamalarının

  • Bağışıklama Danışma Kurulu tavsiyesi doğrultusunda 3 Haziran 2020 tarihinde değiştirilerek Aile Hekimliği Birimlerinde uygulanmasına karar verildi.

İlköğretim 1. sınıfta KKK (Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak) aşısının 2. dozu ve DaBT-İPA (Difteri, Boğmaca, Tetanoz, Çocuk Felci)  aşısının pekiştirme dozu, 8. Sınıfta da Td (Tetanoz, Difteri) aşısının pekiştirme dozu uygulanıyordu.

Yapılan değişiklikle  ilköğretim 1.sınıfta okullarda uygulanan KKK ve DaBT-İPA aşıları

  • 1 Temmuz 2016 tarihinde doğanlardan başlamak üzere 48.ayına girmiş olan tüm çocuklara Aile Hekimliği Birimlerinde uygulanacaktır.

İlköğretim 8.sınıfta okullarda uygulanan Td aşısı

  • 1 Temmuz 2007 tarihinde doğanlardan başlamak üzere 13 yaşına (156.ay) girmiş olan tüm çocuklara Aile Hekimliği Birimlerinde uygulanacaktır.

    Yeni uygulama 1 Temmuz 2020 itibarıyla başlayacaktır.

1 Temmuz 2016 tarihinden önce doğmuş ve halen ilköğretime başlamamış olan çocukların

  • KKK ikinci dozu ve DaBT-İPA aşısı 2020-2021, 2021-2022 ve 2022-2023 eğitim ve öğretim dönemlerinde yine okullarda uygulanacaktır.

Ebeveynlerin, çocuklarının aşılanma bilgilerini aile hekimlerine başvurarak kayıtlardan ve aşı kartlarından takip etmeleri, çocukların aşılanma zamanı geldiğinde gecikmeksizin aile hekimliği birimlerine başvurmaları ve gerektiğinde çocuk doktoru olarak benden, kliniğimizden de her zaman bilgi alınabilir.

Kaynak, https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/haberler/asilama-takviminde-degisiklik-yapildi.html

Doktor Emre Karayel
Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Kışlık dolabım artık hazır!

Kışın gelmesiyle soğuk havalarla yine karşı karşıyız. Çocukları soğuk havalardan korumalıyız. Ancak soğuk havalarda koruyacağız diye gereğinden fazla giydirip çocuğun terlemesinden de kaçınmalıyız.

Genelde tavsiye edilen tek kat kalın bir giysi yerine kat kat giydirmektir. Çok sıcak olduğu zaman çıkarılarak terlemekten kaçınılabilir.

Çocuğunuzun Dolabında nelere dikkat emek gerekir?

Cilde temas eden kıyafetler yün içermesin.
Kıyafet alırken kıyafetin yün içerip içermediğine dikkat etmelisiniz. Özellikle egzaması olan çocuklarda, yün kaşıntıya neden olabilir. Bu nedenle cilde doğrudan temas eden kıyafetlerin %100 pamuk içermesine dikkat edilmelidir.

Vücut ısısı en çok vücudun baş bölgesinden kaybedildiği için çok soğuk havalarda çocuğunuza mutlaka şapka giydirmelisiniz.

Şapkanın kulakları da kapatmasına dikkat edilmelidir. Çocuğun şapkaya itiraz etmemesi için onun da sevebileceği renkte ve modelde olması işinizi kolaylaştıracaktır.

Boyundan da ısı kaybı çok olacağı için boyun bölgesini korumak için boyunlu bir kazak veya atkı giydirebilirsiniz.


Çocukların soğuk havada üşümemesi için dolabında mutlaka eldiven olsun

  • Eldivenin %100 pamuk olmasına ve yün içermemesine dikkat edilmeli
  • Eldiven alırken ellerin rahat hareket etmesine dikkat edilmelidir.

Ayakkabı alırken su geçirmeyen ve çocuğun ayağının rahat ettiği botların seçilmesi uygun olur.

Çoraplar cilde doğrudan temas ettiği için %100 pamuk içeren çorapların seçilmesi özellikle alerjisi olan çocuklarda çok önemlidir. Yünlü çoraplar kaşınmaya neden olabilir.


Paltoların su geçirmemesi önemlidir. Bu nedenle su geçirmeyen kumaşlar seçilebilir. Paltoların yaka kısımları yün içeriyorsa altına boyunlu %100 içeren pamuklu kıyafetler giydirebilirsiniz.

Bebeklerin ve özellikle erken doğan bebeklerin ciltlerinin yağ tabakası ince olduğundan dolayı çok kolay ısı kaybederler.

  • Bu sebepten yetişkinlere göre bir kat daha fazla kıyafet giydirmelisiniz.
  • Vücut ısılarını koltuk altından ölçüldüğünüzde 37 derecenin altına düşmemelidir.
  • Bebek arabası ile dışarı çıkarttığınızda bir battaniye ile korumalısınız.

Bebeğinize tulum şeklinde kıyafetler giydirebilirsiniz. Bebeğinizin kıyafetlerini kolay giydirilip çıkarılabilen, bacaklarını ve kollarını kolayca içine alabilen, hareketleri kısıtlamayan kıyafetlerden seçilmelidir.

Çocukların dolaplarında mutlaka olması gereken kıyafetler, kulakları da kapatan şapka, eldiven, su geçirmeyen botlar, palto, kazaklardır.

Kış aylarında uyku tulumu, battaniye, sweatshirt her bebeğin dolabında olmalıdır.

Cilde temas eden kıyafet seçiminde yün içermemesine özellikle dikkat ediniz.

Alerjisi olan çocukların çamaşırlarını sıvı deterjanlarla ve uzun durulama olacak şekilde yıkamaya da dikkat etmelisiniz.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Bebeklerde ve Çocuklarda Astım Tedavisi çok mu zor?

Çocuklarda Astım için alerjik astım, alerjik bronşit ve spastik bronşit gibi isimler de kullanılmaktadır.

Çocuklarda hava yollarının (Bronş, akciğer içindeki hava keselerinin) çeşitli nedenlerle inflamasyon denilen olaylarla koruyucu mukaza tabakasının hasarlanmasına ve gözenekler oluşmasına neden olmaktadır.

Bunun sonucu hava yollarında aşırı bir hassasiyet gelişmekte ve sık sık öksürük, hışıltı, nefes daralması şikayetlerinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan bir hastalığa astım denir.

Nasıl Bir Hastalıktır?

Astım hastalığı korkulacak bir hastalık değildir. Çocuklarda tedavi edilebilen bir hastalıktır. Astım tedavi başarısı çok yüksektir.

Belirtileri gösteren çocukların, çocuk doktoru uzmanlarınca değerlendirilmesi ve gerekli testler yapıldıktan sonra astım teşhisi konulursa çocuğa zarar vermeden tedavi uygulamak en doğrusudur.

Belirtileri Nelerdir?

Astım belirtileri;

  • Sık tekrarlayan öksürük
  • Hışıltı (Hırıltı)
  • Nefes sıkışması en önemlileridir.

Oyun oynadıktan sonra, koştuktan sonra, egzersiz yaptıktan sonra nefes sıkışması, hışıltı veya öksürük olması da astımın önemli bir belirtileridir.

Ancak bu belirtiler kendi kendine düzelen bir durum olabildiği gibi astımın ve diğer bazı önemli hastalıkların belirtileri de olabilir.

Bu nedenle her astım belirtisi gösteren çocuklara astım teşhisi konulmaması gerektiği gibi astım hastalığının atlanmaması için de gerekli incelemeler yapılmalıdır.

Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

Çoğu kez uzun süren öksürük veya tedaviye cevap vermeyen öksürük durumunda hemen astım ilaçları olan kortizonlu spreyler veya buharlar, yanında nefes açıcılar ve çiğneme tableti, toz şeklinde ilaçlar yemeklerine katılarak kullanılmaya başlanır. Bu tür uygulamalar tamamen doğru değildir.

Astım belirtileri olan bir çocukta rahatlatma tedavisi 2-3 hafta süreyle verilebilir ancak uzun süre sprey ilaçlar veya buhar tarzında ilaçlar verilmemelidir.

Astım teşhisinin konulması ve ondan sonra en az ilaçla tedavi edilmelidir.

Astım hastalığında erken ve doğru teşhis ve zamanında tedavi önemlidir.

Bu nedenle çocuk doktoruuzmanlarınca tarafından astımdan şüphelenilen çocukların incelenmesi ve teşhis konulup tedavi edilmesi gerekir.

Çocuklarda Astımı Neler Tetikler?

Nefes borularında bebekler ve çocuklarda aşırı hassasiyet vardır. Bu hassasiyetten dolayı bazı tetikleyici faktörlerle karşılaşıldığında nefes borularında daralma olur ve öksürük, hışıltı, nefes sıkışması gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır.

Astımı Tetikleyen Faktörler

  • Soğuk algınlığı/enfeksiyonlar
  • Ani hava ve ısı değişiklikleri
  • Egzersiz
  • Sigara içme veya sigara dumanına maruz kalma
  • Ev tozlarındaki akarlar dediğimiz mikro-organizmalar
  • Polenler
  • Yiyecek katkı maddeleri
  • Küf ve koruyucu maddeler
  • Hayvan deri kalıntılar
  • Belirli ilaçlar
  • Stres

Çocuklarda Sıklığı Nedir?

Yaklaşık astım sıklığı %10-20 civarındadır.

  • İlkokul çağındaki her 10 çocuktan 2’sinde
  • Ergenlik çağındaki her 8-9 gençten 1’inde görülmektedir.

Çocuklarda Astımın Başka İsimleri Var Mıdır?

Astım yerine spastik bronşit, alerjik bronşit, re-aktif hava yolu hastalığı, bronşit kelimelerini sık kullanmaktadırlar. Aslında hepsi aynı anlama gelmektedir.

Nefes Borularında Aşırı Hassasiyet Nedir?

Normal bir çocuk sigara içilmesiyle öksürük veya nefes sıkışması olmazken astımlı bebekte-çocukta öksürük veya nefes sıkışması görülmektedir.

Gribal enfeksiyon normal çocukta soğuk algınlığı ile bir haftada düzelirken astımlı çocuklarda nefes sıkışması ve bir haftadan daha uzun süren öksürük şikayetlerine neden olur. Normal kişilere göre daha hassas bir nefes borusu vardır.

Çocuk Doktoru

Emre KARAYEL

El Ayak hastalığı neden bende oluştu?

Bir virüsün neden olduğu enfeksiyon sonucu ortaya çıkan, oldukça bulaşıcı, döküntülü bir hastalık

  • Ağızda veya ağız çevresinde yaralar
  • Ellerde, ayaklarda, bacaklarda ya da kalçalarda döküntü
  • Tüm vücutta kabarcıklar şeklinde kendini gösterir.


Rahatsızlık verici bir hastalık olmasına rağmen ciddi bulgularla seyretmez. Her yaş grubunda ortaya çıkabilirken

  • 10 yaş altındaki çocuklarda daha sıklıkla görülür

Genellikle hastalığa neden olan iki adet virüs vardır.

  • Coxsackievirus A16
  • Enterovirüs 71

Bebekler ve çocuklar hastalığı taşıyan biriyle temas ederek ya da virüsle enfekte olmuş oyuncak, emzik, biberon, su matarası gibi bir nesneye dokunduğunda etken virüsü kapabilmektedir.

Virüs yaz aylarında ve sonbaharda kolayca yayılma eğilimi gösterir.

  • Tükürük, kabarcıklardaki sıvı
  • Dışkı
  • Öksürdükten veya hapşırdıktan sonra havaya püskürtülen solunum damlacıkları yoluyla hızlı bir şekilde yayılma eğilimi gösterir.

Erken belirtileri ateş ve boğaz ağrısı şeklinde görülür. Derin yaralara benzeyen ağrılı kabarcıklar çocuğun ağız içi ve çevresinde veya dilinde görülebilir.

  • İlk belirtiler ortaya çıktıktan sonra hastanın ellerinde, özellikle avuç içlerinde ve ayak tabanlarında 1-2 gün boyunca devam eden kızarıklıklar görülebilir.
  • Hatta bu kızarıklıklar içi su dolu kabarcıklara dönüşebilir.

Dizler, dirsekler ve kalçalarda da döküntüler ya da yaralar ortaya çıkabilir.

Çocuğunuzda bu belirtilerin hepsini ya da sadece bir iki tanesini görebilirsiniz.

İştahsızlık, halsizlik, huzursuzluk ve baş ağrısı görülebilen diğer belirtilerdir. Bazı çocuklarda el ve ayak tırnaklarında düşme de olabilmektedir.

El ayak ağız hastalığı tanısı, Çocuk doktor tarafından hastanın şikayetlerinin sorgulanması ve fizik muayene yaparak yara ve döküntülerin incelemesi ile kolaylıkla konulabilmektedir.

Bunlar genellikle tanı için yeterli olmaktadır fakat kesin tanı için boğaz sürüntüsü, dışkı veya kan örneği alınması tercihen gerekebilir.

El ayak hastalığı, 10-14 gün sürebileceği için onayönelik özel bir tedavi uygulanması, el-ayak hastalığı belirtileri hafifletmek için yapılan bazı yöntemleri içerir.

Çocuk Doktorunun önerdiği ağrı kesici, ateş düşürücü ve diğer ilaçları uygun sıklıkta kullanmak önemlidir. Aspirin kullanmaktan kaçınmakgerekir.

  • Soğuk yiyecekler, yoğurt gibi boğaz ağrısını yatıştırıcı besinler
  • Soğuk yaz çorbaları tercih edilmeli
  • Bağışıklık sistemini güçlendirmek için vücudun ihtiyaç duyduğu besinleri almasını veya yineçocuk doktorunun önerdiği takviyeler çok önemlidir.
  • Kaşıntıya yönelik krem ve losyonlar döküntü ve kabarcıklara uygun sıklıkta sürmek faydalı olacaktır.
  • Evde ilk aşamada kızarıklık ve kabarcıklara hindistan cevizi yağı uygulamak da iyileşmeyi hızlandırmaya yardımcı olabilir.

Hastalığın ilk 7 günü bulaşın en yüksek olduğu dönemdir.

 

  • Belirtiler tamamen kaybolduktan sonra da günler ve haftalar boyunca ağız sıvıları ve dışkı yoluyla yayılmaya devam etmekte
  • Hastalığın başkalarına bulaşmasını önlemenin en kolay yolu çocuğunuzun elinin ve kendi elinizin iyice yıkanmasından geçmekte
  • Çocuğun burnunu sildikten ve altını değiştirdikten sonra ellerin mutlaka yıkanması büyük önem taşımaktadır.

 

Doktor Emre Karayel

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Meyve ve sebzelerin en olgun olduğu dönem EYLÜL!

 

 

Çocuklarımızın Eylül ayı bedenini kışa hazırlayacağını aydır. Soğuk iklime bizi hazırlayacak olan mevsim ürünlerini tüketmeniz mevsim geçişlerinden olumsuz etkilenmenizi önleyecektir.

Sonbaharın gelişi ile bitkilerin su içeriği azalmaya, daha sıkı dokuya sahip olanlar yetişmeye başlamaktadır.

Yağlı tohumlar ise yeni yeni ortaya çıkmaya başlar.

Hala biber veya domates salçası yapmak için geç değil.

Önce karpuzun ardından da kavunun sonu yaklaşmakta.

Mantar lezzetli ama hassas bir konu. Bazı zehirli türleri de var bu nedenle kültür mantarı olduğundan emin olmalısınız.

  • Yaş ağırlığının önemli bir kısmı su ve yüzde 1’i ise madensel tuzlardır.
  • 100 gramında 1,5- 2 gram istiridye mantarı 0,5 gram karbonhidrat içerir ve ortalama 35 kaloridir.
  • Az miktarda protein içermesine karşılık protein içeriği esas olarak enzimlerden oluştuğundan tüm elzem aminoasitleri içermektedir.
  • Mantar ile ana yemeklerinizin yanına sağlıklı bir çeşniler yapabilirsiniz.

Bu ayda yeni mahsul fındık çıktı. Yağ ve kalori içeriği yüksek olduğundan ölçülü tüketilmesi gereken fındık;

  • Lif ve protein açısından zengin bir kaynaktır. İçerdiği doymamış yağ asitleri sayesinde kalp sağlığını koruyucudur.
  • Tüketirken 1 avuç fındığın 150 kalori olduğunu unutmayın.

Güçlü bir antioksidan kaynağı olan üzüm için en bereketli zaman bu aydır. Ülkemizde çoğu tür olgunlaşmış durumdadır.

  • Kabuğundaki resveratrol kansere karşı koruyucudur
  • Çekirdeğindeki kuersetin kan yapımına yardımcı bir bileşendir
  • Çocuklarda en önemlisi porsiyon: Üzümün kan şekerini hızlı yükseltmesi nedeniyle miktara dikkat edilmelidir.

Ceviz de yine bu ayda olgunluğana ulaşan kabuklulardandır.

  • Yüksek miktarda folik asit ve E vitamini
  • Demir, fosfor, magnezyum, potasyum, çinko mineralleri içerir
  • Omega 3 yağ asidi açısından zengin bir kaynaktır.
  • Yüksek kolesterol ve ilerde karşılaşmak istemediğimiz kanser ve alzheimer gibi hastalıklara karşı koruyucu özelliği nedeniyle beslenmenizde çok önemli
  • Genel olarak günde 2 tüm ceviz eklemenizde fayda var.

İdrar yolu enfeksiyonlarına, kansere ve kalp sağlığına iyi geldiği bilinen kızılcık;

  • A ve C vitamini, potasyum açısından zengini
  • 1 porsiyon meyve ortalama 1 avuç kadardır ve 55 kaloridir.

 

Anne Sütü İçin Savaş !

Süt yapımını artırmanın en etkili yolu, doğru teknik ve sık aralıklarla emzirmedir.

Doğru emzirme tekniğinin anne sütünü artırdığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Dünyadaki tüm çalışmalarda annelerin; 

  • Su, süt, hoşaf, çorba, ayran
  • Zencefil, rezene gibi bitkisel çay
  • Tatlı, tahin, helva, bal, incir, pekmez, nişastalı gıda
  • Yeşil sebze, meyve, üzüm ve bira tüketimi gibi birçok uygulamanın anne sütünü arttırdığına inandıkları belirtilmektedir

Ancak, bunların anne sütünü kesin arttırdığına ilişkin kontrollü bilimsel araştırmalar bulunmamaktadır. Bilimsel olarak anne sütünü artıran uygulamalar şunlardır;

  • Doğru teknikle emzirme
  • Sık aralıklarla emzirme
  • Memenin boşaltılması
  • Annenin yaşadığı hislerden keyif alması
  • Annenin istirahat etmesi

Doğumdan sonra süt yapımını hızlandırmak için çeşitli uygulamaların yapılması önerilmektedir;

  • Doğum sonrası en geç 30 dakika veya bir saat içinde emzirmeye başlama
  • Doğum sonrası ilk dört saatte bebeği yarım saatte bir başı memeye koyma
  • Doğum sonrası ilk 12 saat içinde bebeği saatte bir emzirme
  • Hastanede iken günde en az sekiz kez, tercihen 10-12 kez emzirme
  • Bebeğin düzenli olarak her iki memeyi emmesini sağlama  
  • Bebek memede iken iki ve üç emme hareketinde bir yutkunma yapmıyorsa memeye nazikçe bastırarak masaj yapmalı
  • Anneler sütünün az olduğunu düşünse bile bebekler tüm ihtiyaçlarını anneden alabilir.

Bazen bebek yeteri kadar süt alamazsa, bunun nedeni genellikle bebeğin doğru emzirme tekniğiyle emzirilmemesidir.

Yeterli süt alamayan bebekler;

  • Günde altı kezden az (genellikle de dörtten az), konsantre ve sarımsı idrar yapar
  • Ayda 500 gramdan az kilo alır
  • Doğum sonrası ilk iki hafta sonunda doğum kilosuna ulaşamaz.

Anne sütünün yapımındaki artış, annenin beslenmesinden bağımsız olarak bebeğin doğru teknik ve sık aralıklarla emzirilmesi sonucu artar. Doğru emzirme tekniğinde bebeğin anne kucağında memeyi kavraması açısından bazı noktalara dikkat edilmelidir  

  • Bebeğin yüzü anneye dönük olmalı
  • Bebeğin vücudu ve başı aynı hat üzerinde olmalı
  • Çenesi memeye dayanmış olmalı
  • Azı iyice açık olmalı
  • Alt dudağı dışa dönük olmalı
  • Bebek, ağzı ile areolayı kavramalı
  • Omuzlar ve kalçalar desteklenmeli ve baş serbest olmalıdır.

Areolanın altında bulunan içi süt dolu laktiferöz sinüslerle birlikte meme dokusunu azına alan bebek, dili ve damağı arasına sıkıştırdığı meme dokusundan sütü sağmak amacı ile dilini öne doru uzatır, alt dudağını dışarı sarkıtır ve süt peristaltik dalgalar halinde dilin gerisine akar.

Bebeğin anne memesine doğru yerleştirildiğini gösteren belirtiler;

  • Anne gevşek ve rahat görünümde
  • Bebek ağzı ile meme başı aynı seviyede
  • Bebeğin şakak ve kulakları, çene kaslarının hareketine bağlı olarak oynar.
  • Yanakları dolgun görünür.
  • Emzirme sonunda annenin memeleri boşalır, küçülür ve hafifler.

Süt yapımının artması için bebeğin günde en az sekiz-on iki kez ve doru teknikle emzirilmesi gerekmektedir.

Bebeklerin memede kalma süreleri farklılık gösterebilir. En az 10 dakika memede kalmalarına özen gösterilmelidir.

Her emzirmede bebeğin memede daha uzun süre kalmasına da izin verilmelidir

Emzirme aralığı ve süresi bebeğin isteğine göre ayarlanmalıdır.

Bebek bir memeyi bitirmeden diğeri emzirilmemelidir. Bebeğin düzenli aralıklarla her iki memeyi emmesine dikkat edilmelidir.

Bebekler ne kadar çok emzirilirse o kadar çok süt üretilir. Bebeğin sık ve doğru teknikle emmesi, sonucu meme ucundan gelen uyarılara bağlı olarak kandaki prolaktin hormonunun düzeyi artar. Prolaktin hormonu bir sonraki emzirme için süt oluşturur.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

İdrar Yolu Enfeksiyonu Bursa

İdrar kesesinde klinik belirti vermeyen bakteriyel birikme durumundan, sepsis ile seyredebilen ciddi hastalığa neden olabilen ileri derecede klinik durumları ifade eden genel bir terimdir.

Sağlıklı bireylerde üriner sistemde bakteri bulunmaz, normalin dışında yerçekimine zıt yukarı yönde alt idrar yollarından gelen bakteriyel etkenler; idrar yolu enfeksiyonuna yol açar

Yan etki gelişmemesi durumunda kalıcı böbrek doku hasarı nadiren gelişir.

  • Kolaylaştırıcı faktörlerin varlığında
  • Vücut immün sistemi zayıfladığında üriner sistemde tıkanma gelişimi ile; etken olan bakteri yükü anlamlı düzeye ulaşması vücutta İYE gelişimiyle sonuçlanabilir

Hasar vermeyen enfeksiyon ; sağlıklı insanlarda yapısal ve fonksiyonel olarak normal üriner sistem varlığında geçirilen enfeksiyondur

  • %70-95 oranında Escherichia coli (E.coli) en sık etkili olan mikroorganizma
  • Staphylococus saprophyticus (%5-10)
  • daha nadir olarak da Proteus mirabilis ve Klebsiella türleri

Tüm bakteriyel enfeksiyonlar içinde en sık görüleni idrar yolu enfeksiyonudur.

Kızlarada hayatlarında en az bir kez enfeksiyon geçirme öyküsü oranı %25-40 civarındadır, bu oranın da yaklaşık %25 i takip eden bir yıl içinde tekrarlamaktadır.

Çocuklarda her yaş grubunu etkileyebilmektedir.

Risk faktörleri yaş gruplarına göre değişiklik göstermektedir.

Kızlar erkeklere göre üriner sistemin anatomik yapısından dolayı enfeksiyon gelişmesine daha yatkındırlar.

Daha önceden geçirilmiş enfeksiyon öyküsü, annede enfeksiyon hikayesi; idrar sonda uygulamaları , mental durum bozukluğu, tekrarlayan idrar kaçırma, kronik evde bakım hastası çocuklar diğer risk faktörlerindendir.

İdrar yolu enfeksiyonunda Fizik muayenede vücut ısısı normalin üzerinde seyretse de 38,5 0C nin üzerine çıkmaz, karın alt bölgesinde hassasiyet vardır

İdrarda lökosit bulunması, orta akım idrar numunesi alınması sonrası santrifüj edilmemiş idrarda büyük büyütmede mL’de 8 ve üzeri, santrifüj edilmiş idrarda 2-5 lökosit görülmesi durumunda bu tanımlama kullanılmaktadır

Çocuklarada toksik görünüm, yan ağrısı, yüksek ateş eşlik ediyorsa böbrek dokusunu tutan enfeksiyöz ve enflamatuar bir durum olan pyelonefrit düşünülmelidir.

Aynı yıl içinde 3 veya daha fazla atak görülmesi durumunda anatomik bozukluk, kötü huylu değişimler veya renal sistemde taş olasılığı düşünülmelidir.

Tanı koydurucu

  • sık idrara çıkma (pollaküri)
  • acil idrara çıkma isteği (urgency)
  • idrar yaparken ağrı hissi gelişmesi (dizüri)
  • karın alt bölgesinde ağrı ve rahatsızlık hissinden oluşur

 İdrar numunesi verme sırasında hasta öncelikle ellerini yıkamalıdır. İdrar kabı dışından tutularak ilk idrarın ilk birkaç milimetrelik bölümü dışarı atıldıktan sonra devam eden idrar akımının numune kabına akması sağlanmalı, işlem bitimiyle numune tüpünün kapağı kapatılmalıdır.

Üriner sistem enfeksiyonlarının tanısında altın standart uygun şekilde alınmış orta akım idrar kültüründe patojen olan bakterilerin üretilmesidir.

Direkt Üriner Sistem Grafisi ilk akla gelen, uygulanan radyolojik yöntemdir. Radyoopak taşlar (tüm taşların % 80-85’ i) saptanabilir. Ancak eskisi kadar kullanılmayıp ultrasonografi tercih edilmektedir.

Renal Ultrasonografi: Radyasyon riski taşımamaktadır. Böbreğin fonksiyonları hakkında bilgi vermez, yapısal bozukluklarını gösterir.

İlk kez ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren küçük bebeklerde ve çocuklarda vezikoüretral reflü (VUR) gelişebilmektedir. Bunun tespiti için Voiding Sistouretrografi gereklidir.

Enfeksiyon tedavisi bitimini takiben veya enfeksiyon riski nedeniyle profilaktik antibiyotik tedavisi devam ederken çekilmeli daha uygundur. Mesaneden üretere ve böbreklere idrar kaçışı hakkında bilgi edinilir, idrar yapma anında tüm üriner sistem görüntü grafileri elde edilir.

İntravenöz Pyelografi kontrast maddenin damar yolu ile verildikten sonra çekilen filmlerle böbrek ve idrar yollarının görüntülenmesidir.

  • İki aydan küçük bebekler
  • İmmün baskılayıcı tedavi alanlar
  • Oral yolla tedavi uygulanamayanlar
  • Pyelonefrit gelişen vakalar
  • Ayaktan tedaviye yanıt alınmayan
  • ileri derecede beslenme problemi olan gibi durumlarda yatırılarak gözlem altında tedavi edilmelidir

Tedavinin amacı enfeksiyona bağlı gelişen belirtileri gidermek, bakteriyi üriner sistemden temizlemektedir.

Sıvı tüketiminin arttırılması, idrar yapma ve kaka yapma alışkanlıklarının düzenlenmesi ilk uygulanması gereken güvenli yaklaşımlar olmalıdır

Antibiyotiğin spektrum ve duyarlılığına, neden olabilecek mikroorganizmanın paterni göz önünde bulundurularak karar verilmeli. Bunun yanı sıra antibiyotiğin tolerabilitesi, yan etkileri, maliyeti ve ulaşılabilirliği de dikkate alınmalıdır.

Uygulanacak diğer koruyucu girişimler

  • Banyo yaparken küvet kullanılıyorsa bu yöntemden ziyade duş şeklinde banyonun tercih edilmesi
  •  Kabız kalınmaması, var ise giderilmesi
  •  İdrara sıkışık halde kalınmasının önlenmesi, bunun için idrar yapmaya teşvik edildiği eğitimin verilmesi (3-4 saatlik aralarla mesanenin boşaltılmaya çalışılması)
  • Kızlarda ; uzun süreli izlemde tuvalet temizliğinin önden arkaya yapılması, değişik sabun, deterjan veya uygunsuz temizleme kağıtlarıyla genital bölgenin tahrişinden kaçınılması, tahriş etmeyen yumuşak pamuklu iç çamaşırı giyilmesi
  • Sıvı alımının artırılması, diyetle C vitamini içeren meyve sularının alımı, yaş grubuna göre kızılcık suyu tüketimi

Tedavisini takiben hastalar düzenli kontrollere çağrılarak enfeksiyon tekrarı açısından izlenmelidir. Ayrıca ağrı artışı, kusma, ateş yüksekliği olursa beklenmeden yeniden başvurması önerilir.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Sağlığı Uzmanı