Uyuz Hastalığı Nedir?

Uyuz Hastalığı Nedir, Coronapandemisinde neden sıklığı neden arttı?

Uyuz hastalığı, bilimsel adı sarcoptesscabiei olan mikroskopik sekiz bacaklı akarların sebep olduğu bir enfestasyondur. Bu hastalıkta uyuz böceklerinin dişileri derinin dış tabakalarına yumurtalarını bırakır.

Akarların deriye yumurtalarını bırakması, deride bir alerjik tepkimeye, ağır kaşıntıya ve döküntüye neden olur.

Uyuz Hastalığı Nasıl Bulaşır?

Uyuz hastalığı tipik olarak, akarların bir kişiden diğerine geçmeleri için yeterince uzun süren ciltten cilde temas yoluyla yayılır. Yatak takımları veya havlular gibi paylaşılan kişisel eşyalar üzerinden de yayılabilir.

Ailenin bireyleri ve cinsel partnerler arasında da kolayca yayılabilir.

Normal bir el sıkışması ya da sarılma, uyuz akarının bulaşması için uygun bir yöntem değildir.

Uyuz akarı çok yavaş sürünen bir varlıktır, zıplayamaz, uçamaz.

Uyuz hastalığı daha çok temizlik koşullarının ideal olmadığı ve insanların uzun süre boyunca birbirine yakın olduğu yerlerde görülebilir. Herkes uyuz hastalığına yakalanabilir ama, cinsel olarak aktif, birden çok partneri olan yetişkinler, hapishane mahkumları, kurumsal bakıma muhtaç insanlar, kalabalık koşullarda yaşayan insanlar ile çocukların ya da yaşlıların bakım tesislerindeki insanlar uyuz hastalığına yakalanma riski en yüksek gruplar arasındadır.

Uyuz salgınları bazen kreşlerden ya da anaokullarından yayılmaya başlayabilir. Küçük çocuklar birbirlerine sık sık dokunarak oynama eğilimindedir.

Öğlen uykusunda yastıklarını ve battaniyeleri de paylaşabilirler. Anaokuluna devam eden bir çocukta uyuz bulunursa, bunu personele bildirmek önemlidir. Semptomların ortaya çıkmamış olsa bile, çocuğun sınıf arkadaşları ve bakıcılarının da tedavi edilmesi gerekecektir.

Huzurevleri gibi uzun süreli bakım tesisleri uyuz salgınlarına yatkın olabilir. Bu tesislerde görevli bakıcılar, tesisin sakinlerine banyo ve giyinme konusunda yardımcı olduğu için, ten teması yaygındır. Bu nedenle yeni sakinlere ve personele uyuz taraması yapılması önemlidir.

En çok sorulan soru? Evcil Hayvanlardan Bulaşır mı?

Kediler ve köpekler de insanlar gibi uyuz hastalığına yakalanabilir. Ancak hayvanlarda görülen uyuz akarı türü insanlarda görülen uyuz akarı türü ile aynı değildir. Kedi ve köpek uyuz akarı insanlara geçse bile, insan derisinde üreyemez ve çoğalamaz.

Bu da akarların herhangi bir ciddi belirtiye neden olmadan ve uyuz hastalığını başlatmadan ölecekleri anlamına gelir.

Uyuz Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Bireyler uyuz akarı ile enfekte olduğunda, cildin ilk tepkileri göstermesi dört ila altı hafta arasında bir süre alır. Bu tepkiler arasında en yaygın olanları özellikle geceleri yoğun kaşıntı, sivilce benzeri döküntülerle kızarıklıklar, kabuklarla kabarcıklar, ve sürek kaşımadan kaynaklanan yaralardır.

Hastalığın erken evrelerinde derideki döküntüler, sivilce, sivrisinek ısırığı ve diğer cilt komplikasyonları ile benzerlik gösterdiği için nedeni anlaşılamayabilir.

Uyuz hastalığını diğer türlerden ayıran sebep olduğu amansız uyuz kaşıntısıdır. Bu kaşıntı genellikle çocuklarda ve yaşlılarda çok şiddetli görülür.

Diğer ayırt edici özelliği ise deride uzun çizgiler halinde oyukların görülmesidir. Bu kabarık çizgiler ya grimsi beyaz, ya da ten rengindedir. Bu çizgiler dişi akarları tarafından cildin yüzeyinin hemen altında açılan tünellerdir.

Oluşturulan bu yuvaların içine her bir dişi uyuz böceği tarafından 10 ila 25 yumurta bırakılır.

Uyuz akarları vücudun herhangi bir yerinde yaşayabilir, ancak vücudun belirli yerlerini diğerlerine göre daha fazla tercih ederler. Bunlar arasında başta gelenler parmak araları, el bileği, dirsek veya diz kıvrımları, bel veya göbek çevresi, göğüsler veya cinsel organlar ve çok küçük çocuklar ile yaşlılarda baş, boyun, yüz, avuç içi ve tabanlardır.

Uyuz olan bireyler üzerlerinde genellikle sadece 10 ila 15 yetişkin akar taşır ve her akar yarım milimetreden daha küçüktür. Bu onları fark etmelerini çok zorlaştırır.

Çıplak gözle, derideki küçük siyah noktalar gibi görünebilirler. Mikroskop, cilt kazıma işleminden geçen akarları, yumurtaları veya dışkı maddesini tanımlayabilir.

Kabuklu Uyuz Belirtileri Nelerdir?

Aynı zamanda Norveç uyuzu olarak bilinen kabuklu uyuz, bir bireyde on binlerce akar bulunmasından kaynaklanan bir istila türüdür. Sayının çokluğu ten üzerinde akar ve yumurtalarla dolu kalın kabuklar gelişmesine neden olur.

Kabuklu uyuz, en yaygın olarak bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde, yaşlılarda ve engelli kişilerde görülür. Bu tür uyuz oldukça bulaşıcıdır ve salgınları önlemek için hızlı tedavi gerektirir. Tanı Yöntemleri nelerdir?

Uyuz tanısı kendini her ne kadar şiddetli kaşıntı yoluyla belli etse de, doğru teşhisin konulması için mutlaka bir doktor muayenesi gereklidir. Doktor tarafından uyuz akarlarının belirtileri kontrol edilir.

Çocuk Doktoru, vücutta gözlemlenen akarları dermatoskop yöntemiyle incelenir ve yine doktor tarafından gerek görülürse bölgesel kazıma yapılabilir. Dermatoskopik incelemelerle hem akar hem de yumurtaların belirlenmesinde önemli bir rol oynar.

Uyuz Hastalığı Tedavisi Nedir, Ne kadar Sürer?

Uyuz hastalığı kendiliğinden iyileşmez, çünkü uyuz akarları kendiliklerinden bulundukları vücudu terk etmezler. Hastalık sadece akarları öldüren reçeteli ilaçlarla tedavi edilebilir.

En yaygın tedavi

  • Bir krem veya losyonun boyundan aşağıya tüm vücuda uygulanması
  • Bu krem ya da losyon vücut üzerinde 8 – 14 saat bekletilir ve sonrasında yıkanılır.

Kullanılan krem ve losyonlar arasında

  • Permetrin içeren kremler
  • Sülfürik merhemler, lindan içeren losyonlar
  • Krotamiton içeren kremler ve benzilbenzonat losyonları bulunmaktadır.
  • Bazı durumlarda uyuz tedavisi için özellike büyük çocuklarda hap reçete edilebilir. Kullanılan ilaca bağlı olarak tedavi üç güne kadar sürer.

Uyuz tedavisinde kullanılan ilaçlar uyuz akarlarını ve yumurtaları hemen öldürerek etkisiz hale getirse bile, hissedilen kaşıntıyı hemen gideremezler. Bu, deride devam eden alerjik reaksiyonun sonucudur.

  • Özellikle geceleri yoğunlaşan kaşıntıyı gidermek için antihistaminik haplar ya da hidrokortizon kremleri kullanılabilir.
  • Hidrokortizon kremi uyuz uyuz döküntülerinin görünümünü değiştireceği için durumu teşhis etmeyi zorlaştırabilir.
  • Kremi sadece doktor onayıyla kullanmak gereklidir. Buna ek olarak çay ağacı yağı ve aloevera kremleri de kaşıntıyı hafifletmek için kullanılabilir. Ancak bunların da doktor kontrolünde kullanılması gereklidir.

Uyuz hastalığının yayılmasını engellemek için bir bireye uyuz teşhisi konulunca, kişiyle yakın fiziksel teması olan herkes de tedavi edilmelidir.

Aynı yatakta uyumak, el ele tutuşmak ve birlikte banyo yapmak gibi faaliyetler uyuz akarlarının bir bireyden diğerine geçişini mümkün kılar. Semptomların ortaya çıkmasının dört ila altı hafta arasında sürmesi nedeniyle hane halkının tüm üyelerinin tedavi edilmesi önerilir.

Uyuz akarları kıyafetlerin, yatak takımlarının, mobilyaların veya havluların yüzeyinde iki ila üç gün yaşayabilir. Geride bırakılmış akarların öldüğünden emin olmak için, kullanılan çarşafları ve kıyafetleri sıcak suda yıkamak ve ideal olarak sıcak bir kurutucuda kurutmak gereklidir. Yıkanamayan eşyalar yedi gün boyunca kapalı plastik bir torbada tutulmalıdır.

Emre Karayel

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

 

1 YAŞ SONRASINA BESLENMEDE NELERİN ÖNEMİ VAR? ŞİMDİ DAHA DİKKATLİ OLMALIYIZ!

Peki…Oyun Çocuklarının Beslenmesi nasıl olmalı?

“ Çocuğum devamlı hastalanıyor, hemen hemen her ay antibiyotik kullanıyoruz, ne yapacağımızı şaşırdık”, sözlerini sık sık duyuyoruz değil mi?

Hayatında doktora gitmemiş insanların torunları, daha doğrusu torun çocukları, yemekten çok antibiyotikle beslenir oldular

İlaçlar çoğaldıkça, mikroplarda direnç kazandılar. İlaç firmaları ile mikroplar arasındaki yarış hızla devam ederken, hastalıklar da artmaya ve can yakmaya devam ediyor.

Bir nesil önceki dedeler çok sağlıklı idi.

Tereyağı, yağlı kuzu eti,kelle-paça, soğan, sarımsak, kefir, yoğurt yerler, tansiyon, şeker nedir bilmezlerdi.

Bulgur pilavına ayran ve kefir eşlik ederdi. O zamanlar iftar sofralarında bu kadar çeşit kolalı içecekler yoktu ve daha kanımıza bu şeker bombaları girmemişti.

Şimdiki dedelere ve büyükannelere baktığımızda, hemen hepsinde bir problem var. Ya dizlerinde derman kalmamıştır ya da gözlerinin feri sönmüştür.

İlla da kolesterol, tansiyon ve şeker hastalıklarıyla başları derttedir. Özellikle son 60 yılda büyük bir salgın gibi artan hastalıkların temelinde, vücudumuzun milyonlarca yıldan beri alışık olduğu gıdaların yerine, zarar veren lezzetli gıdaların tüketilmesi yatıyor.

Dede ile torunun hastalıklarının sebebi benzer olduğu halde, hekimlerin tetkik ve tedavi amaçlı yaklaşımları, koruma tedbirlerinin önüne geçerek, hastalıkların artmasına sebep oluyor.

Bir antibiyotik tedavisi sonunda zararlı bakteriler kadar bizim için önemli olan, faydalı bakteriler=probiyotikler de hayatlarını kaybediyorlar.

Zararlı bakteriler her zaman yok olmuyorlar ve yeniden silahlanarak daha güçlü bir şekilde karşımıza çıkabiliyorlar.

Sağlıklı beslenmeyi şöyle özetleyebilirizher daim akılda bu ürünleri gün içinde öğünlerde güvenle kullanalım!

  • Sebzeler (yarısı salata olarak ve patates hariç)
  • Az şekerli meyveler
  • Et, yumurta, balık, tavuk, ciğer
  • Kuruyemiş (mümkün olduğunca tuzsuz ve taze)
  • Kuru meyve
  • Ev yoğurdu, kefir ve peynir
  • Zeytinyağı, tereyağı
  • Şekersiz içilen çay, yeşil çay ve diğer bitkisel çaylar

Her gün almamız gereken en sağlıklı besinler, işte bu besinlerdir.

şimdi anlatacaklarım ise kilo fazlası olmayanlar bu besinleri günde bir porsiyon alabilir, yarı güvenli yani her zaman kullanmayalım.

  • Tam buğday ve tam çavdar ekmeği
  • Buğday, yulaf, bulgur, kepekli pirinç
  • Bakliyatlar
  • Ev yapımı makarna, pilav
  • Şekerli meyveler (muz, üzüm)
  • Fındık yağı
  • Bitter çikolata (haftada bir)

Bunda sonra anlattığım besinler öğünlerde hiç olmayacak besin grubudur.

Bu bölümdeki tüm besinler, kesinlikle çocuk beslenmesinde yeri yoktur.

  • Şeker, süt, dayanıklı market yoğurtları, şekerli yoğurtlar
  • Meyve suları, kola, gazoz, fast-food, cips, çikolata
  • Beyaz ekmek ve beyaz un kullanarak yapılan her türlü gıdalar
  • Ayçiçeği, mısırözü, soya ve margarin gibi bitkisel yağlar

Bu besinleri asla tüketmemeliyiz. Bunların hepsi zararlı gıdalardır.

Kan şekerini çok yükselterek, insülin direncinin gelişmesine yol açarlar.

Anormal bebek doğumlarına sebep olabilirler.

Son yıllarda artan hastalıkların hemen hemen hepsinden sorumludurlar.

Bebek anne karnına düşmeden 5-6 ay önce bu zararlı gıdaları terk etmek, fazla kilolardan kurtulmak gerekir.

Ayçiçeği, mısırözü, soya ve margarin gibi yağlar Omega-6  bakımından zengindirler.

Ucuz oldukları için çok kullanılırlar.

Omega-6 aşırı alındığı zaman

  • İltihabi hastalıklar
  • Alerjik hastalıklar
  • Damarlarda tıkanıklık, damar daralmaları ve anormal hücre artışı gelişir.

Çocukluk çağında görülen hastalıklar sadece enfeksiyonlarla sınırlı değildir.

  • Alerjik hastalıklar
  • Hiperaktivite, dikkat dağınıklığı, otizm
  • MS, miyopluk, reflü, şişmanlık
  • Diş eti hastalıkları, diş çürükleri, ortodontik bozukluklar ve diğer otoimmunhastalıklar giderek artmaktadır.

Hava kirliliği, içme sularının ve denizlerin kirlenmesi, çocukların oyun hamuru adı altında kanserojen boyalarla oynamaları hatta boyanmaları, katkılı ve alışkanlık yaratması için MSG gibi kimyasallarınilave edildiği hazır meyve suları, kek, bisküvi gibi çok zararlı gıdalarla beslenmeleri, çocukların sağlığını bozan ve ileriki yıllarda daha çaresiz hastalıklara zemin hazırlayan olaylardır.

2-7 yaş arası çocukların alışkanlıkları kalıcı olabilir.

Evde ve okulda bir bütün içinde sağlıklı beslenmeyle büyüyen çocuk, zamanla doğru beslenme alışkanlığını kazanabilir.

Anne ve baba kola içerken çocuklarınıza kefir içeremezsiniz.

Anne ve babanın hatta anaokullarında ki öğretmenlerin çocuklara örnek olması ve doğru beslenme alışkanlığı için destek olması gerekmektedir.

Anaokulu çocukları, oyun hamuru yerine gerçek hamurla şekiller yapabilir, arpa, buğday, maş fasulyesi, yulaf, mercimek, kuru fasulye ve nohutları küçük saksılara veya pamuğa ekebilir

Her gün damlalıkla sulayıp ve 8-10 cm uzunluğuna erişince bu filizleri salata olarak tüketebilirler.

Okullarda ve evde salata yeme alışkanlığı bu şekilde oyun ve faaliyet adı altında kolayca uygulanabilir.

Peki…Nasıl Beslenelim?

Çocuklarımıza içecek olarak her daim su verilmesi hastalıklara karşı en önemli tedbirdir.

Yemeklerle beraber öncelikle su, daha az olmak üzere kefir ve ayran en önemli sıvılardır.

Taze sıkılmış meyve suları iyi bir tercih değildir çünkü faydalı özellikleri posası ile çöpe gitmiştir

Sadece şekeri kalmıştır. Süt şekerine karşı tahammülsüzlük olduğu için süt yerine kefir, yoğurt ve ayran tercih edilmelidir.

Tüm peynir çeşitleri çocuklarınıza uygun miktarda verilebilir.

Haşlanmış yumurta veya omlet her gün verilmeli, zeytinyağı veya tereyağı kullanarak hazırlanmalı.

Köri, zerdeçal, kekik, nane ve karabiber gibi sağlıklı baharatlarla tatlandırabiliriz.

Özellikle kendi yetiştirdikleri filizlerle, salatalar hazırlanmalı ve çocuklarımıza salata alışkanlığı kazandırmaya çalışmalıyız.

Kuzu kıymasıyla hazırlanan köftenin içine; kaya tuzu, sarımsak, soğan, köri, zerdeçal ve diğer baharatları ekleyerek sağlıklı köfte hazırlayabiliriz.

Hazır sucuk, sosis ve salam kesinlikle verilmemelidir.

Meyve, kuru meyve ve kuruyemişler her gün verilmelidir.

Çocuğunuza yeşil ışıktaki besinlerden yemekler hazırlayarak sağlıkla büyümesine yardımcı olabilirsiniz.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

BEBEĞİN KENDİ KENDİNİ BESLEME YÖNTEMİ (BLW BESLENME)

Bebeğiniz 6 aylık olduğunda artık ek gıdaları başlayabilirsiniz. Ek gıdaların başlanması ve artırılması dönemi bazı aileler için oldukça kolay geçer. Ama bazı aileler için oldukça zorlu bir süreç olabilir.

Ayrıca ek gıdalarına her bebekte değişik başlama ve devam etme takvimi olabilir. Hangi gıdayı başlamalı ne kadar yemeli ne ile devam etmeli gibi farklı görüş açıları olabilir.

Hatta ülkeler arası da farklılıklar vardır. Özellikle ilk başlanan gıdalar ve devam gıdalarının sırası farklılık gösterebilir. İşte bu süreçte klasik ek gıda başlanma yöntemi dışında özellikle bebeklerin kendi kendine yemek yemesini teşvik eden ve yine özellikle püre belenmesinden farklı olan bir yöntem de BLW yöntemidir.

BLW Beslenme (bebek liderliğinde beslenme) yöntemi aslında bir tür ek gıda başlama yani tamamlayıcı beslenme şeklidir. Altı ay anne sütü almış bebeğin klasik yöntem dışında özellikle bebeğin gelişim basamaklarına uygun gıdalarla kendi kendini besleme yöntemi olarak tanımlanabilir.

BLW yönteminde anne babalar uygun gıdaları bebeğe sunar hangi gıdayı ne kadar ve ne kadar hızda yiyeceğine bebek karar verir. Ama gerek klasik yöntem ve gerekse BLW yönteminde anne babaların dikkat etmesi gereken en önemli nokta sabırlı olmak ve bebeğin verdiği işaretleri takip ederek duyarlı bir beslenme şekli oluşturmaktır.

BLW beslenmesi de tıpkı klasik yöntem gibi bebek 6 aylık olduğunda başlanan bir yöntemdir. Yani bebeğiniz 6 aylık olduğunda el göz koordinasyonu geliştiğinde oral motor fonksiyonları hazır olduğunda ek gıdaları BLW yöntemi ile başlayabilirsiniz.

BLW beslenme avantajları nelerdir?

  1. Bebeğiniz gıdaları öğrenir. Yiyeceklerin tatlarını, rengini, kokusunu, dokusunu öğrenmesini sağlar
  2. Açlık ve tokluk hisselerini anlamasını sağlar. Böylece bebekler kendi istediği kadar tüketir
  3. Sağlıklı bir yeme alışkanlığı geliştirmesini sağlar
  4. İyi bir yeme alışkanlığı geliştirdiği için obeziteyiönler
  5. Yiyecekler birbiri ile karıştırılmadığı için gıdaların tadını tek tek öğrenir.
  6. Bebekliğinde BLW ile beslenenler çocukluk çağında daha az yemek seçme davranışı gösterir.
  7. Bebekliğinde BLW ile beslenenler okul öncesi dönemde daha az tatlıya düşkün olur.
  8. Klasik yönteme göre anneler bebekleri yeme konusunda daha az ısrarcı davranır.
  9. Anneler daha kolay besin hazırlar. Püre hazırlamak ile uğraşmaz. Evde yapılanlardan uygun olanları bebeğe sunar.
  10. Annelerin üzerinde hazırladığı gıdanın bebek tarafından ne kadarının yendiği ile ilgili bir baskı olmaz. Bebeğini besleme konusunda daha az kaygıları olur.

BLW beslenmenin dezavantajları var mı?

  • BLW ile bebeğinizi beslemeye başladığınızda sabırlı olmanız gerekir. Çünkü ilk aylarda bebeğiniz gerçekten beklediğinizden çok az gıda tüketebilir
  • Aşırı titiz anneler biraz yorulabilir. Çünkü bebeğiniz hem etrafı çok kirletir ve dağıtır hem de kendisini çok kirletir. Bebeğinizi her öğün yıkamanız gerekebilir
  • Bebeğinize uygun olmayan gıdaları hazır olmadan verirseniz öğürme ve kusmaya neden olabilirsiniz
  • Bebeğiniz her öğünde bu öğürme ve kusma refleksini yaşarsa o zaman yemek zamanları onlar için mutlu bir deneyim olmaktan çıkabilir
  • Eğer birden fazla yiyeceği aynı anda sunarsanız o zaman alerjik reaksiyon açısından riskli durumlar oluşabilir.
  • Her bebeğin oral motor becerisi, el göz koordinasyonu aynı şekilde gelişmez. Bazı bebekler yiyecekleri kendi kendine yemeye 6. ayda hala hazır olmayabilir.

Annelerden en çok gelen soru: Boğulmayı Önlemek İçin Ne Yapabilirsiniz?

En korkulan konulardan biri yiyeceklerin soluk yoluna kaçmasına (aspirasyon) bağlı boğulmalar yaşanmasıdır. Boğulma riskini en aza indirmek için şunlara dikkat etmeniz gerekir.

  1. Bebeğiniz yemek yerken dik pozisyonda tutmaya çalışın
  2. Bebeğinizi yemek yerken asla yalnız bırakmayın
  3. Bebeğinizin kendi yemek yemesine müsaade edin, yakından gözleyin ve yemek yeme hızını kendisinin ayarlamasına müsaade edin.
  4. Yemeklerin bebeğinizin parmakları ve eliyle ezilebilecek kadar yumuşak olmasını sağlayın.
  5. Yuvarlak, yapışkan ve ağızda ufak parçalara yarılan gıdaları vermeyin.

Evet, şimdi başlıyoruz…!

Her öğünde bebeğiniz ile masaya birlikte oturun.

Önüne yiyecekleri koyun.

Yemesini bekleyin.

Yemese bile birlikte masaya oturmak yemek yeme alışkanlığı oluşmasını sağlar.

Yiyecekleri çok ufak parçalar olacak şekilde mama sandalyesinin tablasına koyun.

İlk başlarda tabak ve kase kullanmayın.

Yiyeceklerin her tarafa yayılmasına müsaade edin.

Ortalığın ve bebeğinizin kirlememsine aldırmayın.

Önemli olan yemek yerken mutlu olmasını ve yiyecekleri keşfetmesine müsaade edin.

Ayrıca çok fazla dökülse de bardaktan su içmeye alıştırın.

Şimdi…En başta ne verelim?

  • Avokado
  • Haşlanmış patates ve tatlı patates
  • Muz
  • Haşlanmış yeşil fasulye
  • Haşlanmış brokoli
  • Rendelenmiş veya haşlanmış havuç
  • Kıyma
  • Sardalya
  • Haşlanmış yumurta
  • Yulaf ezmesi
  • Yoğurt

Bu gıdaları uygun şekilde bebeğinizin önüne koyun.

Bebeğinizin kavrayıp ağzına götürmesini bekleyin.

Bu beslenme her bebek için uygun mu?

Evet, evet…Aslında BLW her aile için uygundur.

Eğer bebeğinizin kilo alma sorunu varsa ve bu şekilde beslenmeye uyum sağlayamadı ise bebeğinizle birlikte tekrar bu konuyu beraberce konuşmamız en iyisi.

İlk aylarında bebeklerin ek gıdalara alışması ve tüketebilmesi bazen biraz uzun sürebilir.

Ayrıca BLW her aile veya her bebek için uygun olmayabilir. Mutlaka bize danışarak başlamanız en iyisidir.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

EN SEVDİĞİM AY ARALIK SONUNDA GELDİ

Sebzeler Kara Lahana, Havuç, Karnabahar, Bal Kabağı, Ispanak, Yerelması, Brüksel Lahanası, Pazı, Kereviz, Pırasa, Brokoli, Turp
Meyveler Elma, Portakal, Mandalina, Ayva, Nar, Greyfurt, Muz, Trabzon Hurması, Kivi, Kestane  

Lahana, diyet lifinin iyi bir kaynağıdır. Tüketiminin bağışıklık sistemini güçlendirerek çeşitli hastalıklara karşı koruduğunu bildirmektedir.

  • Manganez, folat, B grubu vitaminleri
  • Potasyum, kalsiyum, A vitamini de içerir
  • 100 gramında 24 kalori içermesiyle çok düşük kalorili bir sebze
  • 150 gram beyaz lahana günlük K vitamini ihtiyacının %92’sini, C vitamini ihtiyacının ise % 50’sini karşılar

İçeriğindeki indol, bioflavanid, monoterpenler ve diğer maddeler ile hücreleri serbest radikallere karşı korur.

Kivi artık hem tadının hem de antioksidan özelliğinin zirvesine ulaşıyor.

  • Yüksek oranda C vitamini, folik asit, potasyum içerir.
  • İlginç olarak çekirdekleri ise bir miktar omega 3 içerir.
  • Lif içeriği de bir hayli yüksek olan bu meyvenin 1 adeti (80 gr) 50 kaloridir

Kereviz kışın başka bir bağışıklık dostu sebzesi.

  • Salatası da yapılabilen K vitamini ve Antioksidandan bakımından çok zengindir.
  • Bebeklerde ve çocuklarda yüksek kolesterolün düşürülmesine ve kan şekerinin dengelenmesinde de yardımcı olan besinler arasındadır.
  • Bir porsiyon kereviz salatası yaklaşık 120 kaloridir.

Pırasanın da yine önemli düzeyde antioksidan aktivite gösterdiği bilinen flavonoidler bakımından zengin bir tür olduğu belirtilmektedir

  • Esas olarak içerdikleri kükürtlü bileşikler (organosülfürbileşikler) sayesinde öne çıkmakta
  • Lif bakımından son derece zengin, önemli bir antioksidandır.
  • Bağırsaklarımızda bulunan iyi bakterilerin oluşturulmasına katkı sağlar. Bu bakteriler sayesinde bağırsaklarda gerçekleştirilen emilim düzgün bir şekilde gerçekleşir. Sadece sindirimi düzenlemekle de kalmaz, aynı zamanda sindirim sistemimizin sağlıklı bir halde kalmasına yardımcı olur
  • A vitamini, C vitamini, E vitamini, K vitamini, B3 (niyasin), B5 (pantotenik asit) ve B9 (folik asit) vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, fosfor ve sodyum gibi mineraller sayesinde metabolizma için önemlidir

Portakal, mandalina, greyfurt gibi narenciyeler içeriğindeki vitaminler sayesinde vücut savunmasını güçlendirecek ve Çocuk doktorlarının yardımıyla sizi soğuğun olumsuz şartlarına karşı daha dirençli hale getirecektir.

  • Özellikle gribal enfeksiyonlar, üst solunum yolu rahatsızlıkları ve diş eti rahatsızlıklarına karşı benzersiz bir antivirüs görevi görüyor.
  • C vitamini, potasyum, likopen ve lifli yapısı ile kalp ve damar sağlığını korumaya katkıda bulunur.

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Doktor Emre KARAYEL

Kışlık dolabım artık hazır!

Kışın gelmesiyle soğuk havalarla yine karşı karşıyız. Çocukları soğuk havalardan korumalıyız. Ancak soğuk havalarda koruyacağız diye gereğinden fazla giydirip çocuğun terlemesinden de kaçınmalıyız.

Genelde tavsiye edilen tek kat kalın bir giysi yerine kat kat giydirmektir. Çok sıcak olduğu zaman çıkarılarak terlemekten kaçınılabilir.

Çocuğunuzun Dolabında nelere dikkat emek gerekir?

Cilde temas eden kıyafetler yün içermesin.
Kıyafet alırken kıyafetin yün içerip içermediğine dikkat etmelisiniz. Özellikle egzaması olan çocuklarda, yün kaşıntıya neden olabilir. Bu nedenle cilde doğrudan temas eden kıyafetlerin %100 pamuk içermesine dikkat edilmelidir.

Vücut ısısı en çok vücudun baş bölgesinden kaybedildiği için çok soğuk havalarda çocuğunuza mutlaka şapka giydirmelisiniz.

Şapkanın kulakları da kapatmasına dikkat edilmelidir. Çocuğun şapkaya itiraz etmemesi için onun da sevebileceği renkte ve modelde olması işinizi kolaylaştıracaktır.

Boyundan da ısı kaybı çok olacağı için boyun bölgesini korumak için boyunlu bir kazak veya atkı giydirebilirsiniz.


Çocukların soğuk havada üşümemesi için dolabında mutlaka eldiven olsun

  • Eldivenin %100 pamuk olmasına ve yün içermemesine dikkat edilmeli
  • Eldiven alırken ellerin rahat hareket etmesine dikkat edilmelidir.

Ayakkabı alırken su geçirmeyen ve çocuğun ayağının rahat ettiği botların seçilmesi uygun olur.

Çoraplar cilde doğrudan temas ettiği için %100 pamuk içeren çorapların seçilmesi özellikle alerjisi olan çocuklarda çok önemlidir. Yünlü çoraplar kaşınmaya neden olabilir.


Paltoların su geçirmemesi önemlidir. Bu nedenle su geçirmeyen kumaşlar seçilebilir. Paltoların yaka kısımları yün içeriyorsa altına boyunlu %100 içeren pamuklu kıyafetler giydirebilirsiniz.

Bebeklerin ve özellikle erken doğan bebeklerin ciltlerinin yağ tabakası ince olduğundan dolayı çok kolay ısı kaybederler.

  • Bu sebepten yetişkinlere göre bir kat daha fazla kıyafet giydirmelisiniz.
  • Vücut ısılarını koltuk altından ölçüldüğünüzde 37 derecenin altına düşmemelidir.
  • Bebek arabası ile dışarı çıkarttığınızda bir battaniye ile korumalısınız.

Bebeğinize tulum şeklinde kıyafetler giydirebilirsiniz. Bebeğinizin kıyafetlerini kolay giydirilip çıkarılabilen, bacaklarını ve kollarını kolayca içine alabilen, hareketleri kısıtlamayan kıyafetlerden seçilmelidir.

Çocukların dolaplarında mutlaka olması gereken kıyafetler, kulakları da kapatan şapka, eldiven, su geçirmeyen botlar, palto, kazaklardır.

Kış aylarında uyku tulumu, battaniye, sweatshirt her bebeğin dolabında olmalıdır.

Cilde temas eden kıyafet seçiminde yün içermemesine özellikle dikkat ediniz.

Alerjisi olan çocukların çamaşırlarını sıvı deterjanlarla ve uzun durulama olacak şekilde yıkamaya da dikkat etmelisiniz.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Bebeklerde ve Çocuklarda Astım Tedavisi çok mu zor?

Çocuklarda Astım için alerjik astım, alerjik bronşit ve spastik bronşit gibi isimler de kullanılmaktadır.

Çocuklarda hava yollarının (Bronş, akciğer içindeki hava keselerinin) çeşitli nedenlerle inflamasyon denilen olaylarla koruyucu mukaza tabakasının hasarlanmasına ve gözenekler oluşmasına neden olmaktadır.

Bunun sonucu hava yollarında aşırı bir hassasiyet gelişmekte ve sık sık öksürük, hışıltı, nefes daralması şikayetlerinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan bir hastalığa astım denir.

Nasıl Bir Hastalıktır?

Astım hastalığı korkulacak bir hastalık değildir. Çocuklarda tedavi edilebilen bir hastalıktır. Astım tedavi başarısı çok yüksektir.

Belirtileri gösteren çocukların, çocuk doktoru uzmanlarınca değerlendirilmesi ve gerekli testler yapıldıktan sonra astım teşhisi konulursa çocuğa zarar vermeden tedavi uygulamak en doğrusudur.

Belirtileri Nelerdir?

Astım belirtileri;

  • Sık tekrarlayan öksürük
  • Hışıltı (Hırıltı)
  • Nefes sıkışması en önemlileridir.

Oyun oynadıktan sonra, koştuktan sonra, egzersiz yaptıktan sonra nefes sıkışması, hışıltı veya öksürük olması da astımın önemli bir belirtileridir.

Ancak bu belirtiler kendi kendine düzelen bir durum olabildiği gibi astımın ve diğer bazı önemli hastalıkların belirtileri de olabilir.

Bu nedenle her astım belirtisi gösteren çocuklara astım teşhisi konulmaması gerektiği gibi astım hastalığının atlanmaması için de gerekli incelemeler yapılmalıdır.

Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

Çoğu kez uzun süren öksürük veya tedaviye cevap vermeyen öksürük durumunda hemen astım ilaçları olan kortizonlu spreyler veya buharlar, yanında nefes açıcılar ve çiğneme tableti, toz şeklinde ilaçlar yemeklerine katılarak kullanılmaya başlanır. Bu tür uygulamalar tamamen doğru değildir.

Astım belirtileri olan bir çocukta rahatlatma tedavisi 2-3 hafta süreyle verilebilir ancak uzun süre sprey ilaçlar veya buhar tarzında ilaçlar verilmemelidir.

Astım teşhisinin konulması ve ondan sonra en az ilaçla tedavi edilmelidir.

Astım hastalığında erken ve doğru teşhis ve zamanında tedavi önemlidir.

Bu nedenle çocuk doktoruuzmanlarınca tarafından astımdan şüphelenilen çocukların incelenmesi ve teşhis konulup tedavi edilmesi gerekir.

Çocuklarda Astımı Neler Tetikler?

Nefes borularında bebekler ve çocuklarda aşırı hassasiyet vardır. Bu hassasiyetten dolayı bazı tetikleyici faktörlerle karşılaşıldığında nefes borularında daralma olur ve öksürük, hışıltı, nefes sıkışması gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır.

Astımı Tetikleyen Faktörler

  • Soğuk algınlığı/enfeksiyonlar
  • Ani hava ve ısı değişiklikleri
  • Egzersiz
  • Sigara içme veya sigara dumanına maruz kalma
  • Ev tozlarındaki akarlar dediğimiz mikro-organizmalar
  • Polenler
  • Yiyecek katkı maddeleri
  • Küf ve koruyucu maddeler
  • Hayvan deri kalıntılar
  • Belirli ilaçlar
  • Stres

Çocuklarda Sıklığı Nedir?

Yaklaşık astım sıklığı %10-20 civarındadır.

  • İlkokul çağındaki her 10 çocuktan 2’sinde
  • Ergenlik çağındaki her 8-9 gençten 1’inde görülmektedir.

Çocuklarda Astımın Başka İsimleri Var Mıdır?

Astım yerine spastik bronşit, alerjik bronşit, re-aktif hava yolu hastalığı, bronşit kelimelerini sık kullanmaktadırlar. Aslında hepsi aynı anlama gelmektedir.

Nefes Borularında Aşırı Hassasiyet Nedir?

Normal bir çocuk sigara içilmesiyle öksürük veya nefes sıkışması olmazken astımlı bebekte-çocukta öksürük veya nefes sıkışması görülmektedir.

Gribal enfeksiyon normal çocukta soğuk algınlığı ile bir haftada düzelirken astımlı çocuklarda nefes sıkışması ve bir haftadan daha uzun süren öksürük şikayetlerine neden olur. Normal kişilere göre daha hassas bir nefes borusu vardır.

Çocuk Doktoru

Emre KARAYEL

Kasım ayında her şey bir başkadır.

  Sebzeler Lahana, Havuç, Karnabahar, Pırasa, Ispanak, Balkabağı, Yerelması, Pazı, Marul, Roka, Soğan, Biberiye, Nane, Tere
  Meyveler Portakal, Ayva, Nar , Greyfurt, Armut, Elma, Trabzon Hurması, Muz, Kivi, Mandalina, Portakal, Kestane, Ayva

 

Balkabağının en güzel olduğu günler geldi.

  • İçerdiği bol beta-karoten sayesinde kansere karşı etkili bir sebze
  • Balkabağının, çorbası, tatlısı ve pastası yapılabilir
  • Balkabağını ayrıca etli sebze yemeklerine de ilave ederek de kullanılabilecek güzel bir seçenek
  • Çocuklarda kış aylarında düzenli olarak beslensin, ona hep yer açın.

Yakında kereviz ve turp çeşitleri çocuklar için bağışıklığı desteklemesi yönünden önemli ve tüm sağlık faydalarıyla yetişmiş olacaktır.

  • Özellikle fındık turpu zamanı bize bunu bildiriyor.

Trabzon hurması ise inanılmaz bebek-oyun çocuğu seçeneğidir.

  • A ve C vitamini, potasyum, folikasit açısından iyi bir kaynak
  • Bol diyet lifi, gastrointestinal sistem için özellikle kabızlıkta güzel bir fikir
  • 1 adet orta boy trabzon hurması diyetteki 1 adet meyve yerine iyi bir mevsim seçeneği olabilir.

Elma’nın tam zamanıdır.

  • 200 gr orta boyunda yaklaşık 100 kalori içerir
  • Yüksek lifli ve glisemik indeksi düşük meyveler arasında yer alır
  • İyice yıkandıktan sonra kabuklu tüketilmesi önerilir
  • Çocuklar için en önemli nedeni kabuğundaki antioksidanlardan faydalanabilmeleridir
  • B grubu vitaminleri, C vitamini ve lif açısından iyi bir kaynaktır
  • Kalorisinin düşük, lif içeriğinin yüksek olması nedeniyle kilo kontrolünün istendiği çocuk beslenmesinde, Çocuk doktoru tarafından farklı diyetlerde rahatlıkla kullanılır
  • Antioksidan içeriği kanserden koruyucu etki gösterir.

Doktor Emre Karayel

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Bahara kadar her gün bu meyveden bir tane tüketmeniz ve bunu çocuklarda alışkanlık haline getirmek yapacağınız güzel bir iyiliktir

Ekim ayı

Ekim Ayı Şampiyonları    Sebzeler Mantar, Ispanak, Lahana, Kıvırcık, Kırmızı Turp, Havuç, Salatalık, Yeşil Biber, Patlıcan, Domates, Kırmızı Biber, Yer elması, Bamya, Pırasa, Karnabahar, Pazı
Meyveler Nar, Üzüm, İncir, Kızılcık, Mandalina, Ceviz, Fındık, Kestane, Armut, Elma, Greyfurt, Portakal, Muz

Bamya

Börülceyi takiben artık tükenmekte tıpkı domates ile karpuz, kavun gibi.

Mandalina kendini göstermeye başlamış kızılcık olgunluğun tam zirvesine ulaşmıştır.

En pratik bilgilerden, yer elmasının çıkışı elmanın dalında olgunlaştığının habercisi gibidir.

Yer elması

Çoğu çocuğun bakarak tadını hiç merak etmediği bir değer.

  • Elma gibi çiğ olarak yenilebileceği gibi zeytinyağlı yemek olarak tüketilebilir
  • Çiğ olarak 100 gramı yaklaşık 60 kaloridir
  • İnanılmaz olarak folik asit, potasyum, demir ve lif içeriği yüksek, ve geçiş mevsiminde olmamızla birlikte bağışıklık güçlendirici etkileri vardır

Karnabahar

C vitamini, folik asit, potasyum minerali ve lif içeriği yüksek bir sebzedir.

  • Özellikle obezite veya kilo fazlalığı olan hastalarım gibi, tüm yaş çocuk yaş grupları, kalorisi oldukça düşük olan bu sebzeyi kilo kontrolü sağlamak isteyen çocuklar için sağlıklı pişirme yöntemleri uygulayarak sıkça kullanabiliriz
  • 200 gramı sadece 50 kaloridir ve çocukları tok hissettirme konusunda oldukça başarılıdır

Beyaz lahana

Yüksek oranda folat, C ve K vitamini; demir, potasyum, magnezyum mineralleri içerir.

  • Antioksidan içeriği sayesinde ileriki yaşam için kolon, meme ve prostat kanserlerinin oluşumunu engellemede yardımcılardan
  • Özelikle büyüme çağında bazı hastalıklar sonucu, beyin hasarı oluşmasını önler ve bellek bozulmalarında koruyucu özelliğe sahiptir
  • Karnabahar gibi düşük kalorilidir
  • Bu mevsimde tazecikken salatalarda kullanıp, üzerine nar taneleri ekleyerek çocuklar için çekici menüler ve leziz tatlar yakalayabilirsiniz

Biliyorum tezgahlarda hep var olan ürünler;

  • Salatalık
  • Yeşil biber
  • Kabak
  • Patlıcan için mevsim sonu geldi ve artık doğal mevsim ürünü bunlar değiller

İncir, kızılcık, fındık ve ceviz için de taze dönem bitiyor. Bundan sonra kuruların tüketim dönemi başlayacaktır.

Önce mandalina ardından da portakal ve greyfurt yavaştan tezgahlarda kendini göstermeye başlıyor bu ayın sonuna doğru.

Benim en sevdiğim ürünler bunlar;

  • Bu dönemde mevsim sebze ve meyvelerinin içeriği tamda kışa bağışıklığı güçlendirerek girmek için çocuklar için doğada yetişen inanılmaz içerikli, Çocuk doktoru ve Anne-Babaların kurtarıcıları kesinlikle
  • Benim bir yardımcımda; öksürük düşmanı ayvanın tam olgunlaşmasına çok az zaman var.    

bursa çocuk doktorubursa çocuk hastalıklarıçocuk doktoru bursaÇocuk Doktoru Emre Karayelçocuklarda alerjiÇocuklarda alerji bursa

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Ek Beslenme ve Anne Sütü

EK BESİNLERE GEÇİŞ DÖNEMİ

Çocuğu büyüme ve gelişmesine uygunluk gösteren iç içe girmiş üç beslenme döneminden geçmektedir.

  • Sadece anne sütü dönemi
  • Anne sütü ve ek gıda dönemi
  • Erişkin diyetidir.

Anne sütünden ek gıdalara geçişte esas problem ne zaman ve hangi gıdaların başlanması gerektiğidir.

Erken ek gıdalara başlanması sindirim sisteminin tam gelişmemiş olması nedeni ile ishal ve besin allerjilerinde artmaya neden olmaktadır.

Emmede azalmaya bağlı anne sütünün azalması, ishalli hastalıklar, doğru ve yeterli besinlerin verilmemesi nedenleri ile de malnütrisyon gelişir.

Annenin erken ek gıdaya başlamasının en önemli nedenleri ise annenin sütünün yetmediğini düşünmesi, annenin yanlış bilgilendirilmesi, bebeğin büyüme izleminin yapılmamasıdır

  • Ek gıdalara geç başlanması ise anne sütünün yetersiz kalması ile büyümede yavaşlama, immün yetmezlik ve büyümede yavaşlamaya neden olacaktır.
  • Uygunsuz besin seçimi protein enerji eksikliğine ve mineral-vitamin eksikliği ile sonuçlanacaktır

Ek gıdalara başlama dönemi ile çok erken olması ilgili durumlar;

  • Artmış ishal ve allerjik hastalıklar (barsak gelişiminde yavaşlamaya bağlı)
  • Anne sütünde azalma (ek gıdalar nedeni ile çocuğun emme isteği azalmakta)

Ek gıdalara başlama dönemi ile uygun olması ilgili durumlar (5-6. Aylar arasında)

  • Besin içeriği yeterli (Kalori, protein, demir, çinko, vitamin A ve vitamin D içeriği yeterli)
  • Hijyen koşullarına uyularak toplumun kültürel yapısına uygun yiyecekler ile (o ülkede mevcut olan ve toplumca kabul edilebilen)

Ek gıdalara başlama döneminin geç olması ile ilgili durumlar;

  • Büyüme geriliği (Anne sütü tek başına kalorik olarak yetersiz hale gelmektedir)
  • İmmün sistemde yetmezlik (Yetersiz enerji ve protein alımı sonucu)
  • İshalli hastalıklarda artma (İmmün sistemde yetersizlik sonucu)
  • Malnütrisyon (Yetersiz kalori alımı ve ishalli hastalıklara bağlı)
  • Mikronütrient eksikliği

Ek gıdalara başlanmasında her çocuk için kesin bir yaş yoktur. Ek gıdalara başlanmasını belirleyen en önemli faktör çocuğun gelişim basamağı, böbrek fonksiyonlarının artması ve sindirim sisteminin olgunlaşmasıdır. Bu da 5-6 ay arasında, her çocuk için farklı bir zamanda olmaktadır

Yeterli kalori ve protein oranına sahip olması ve yüksek biyolojik yararlanırlılığı nedeni ile anne sütü ilk 5-6 ay tek başına yeterlidir. Bu dönemde böbreklerin konsantrasyon ve sekresyon kapasiteleri düşüktür. Anne sütü bu dönemde en ideal besindir.

Yenidoğan bebeklerin mide kapasiteleri küçük  ve bağırsak geçiş zamanları kısa olması nedeni ile az miktarda ve sık beslenmeleri gerekir.

Term bebekte barsak laktaz, sukraz, maltaz ve glukoamilaz enzimleri yeterli düzeydedir.

Tükrük amilazı yenidoğanda çok düşüktür ve üç aylık çocukta erişkinin 1/3’üne ulaşır. Pankreatik amilaz altı aylık bebekte erişkin düzeyine ulaşır.

Safra tuzları miçel oluşumu için yetersizdir ve birinci ayın sonunda artar.

Pepsin ve asit salınımı iki yaşında erişkin düzeyine ulaşır.

Sindirim sisteminin yabancı proteinlere karşı koruyucu mekanizması tam gelişmemiştir. Anne sütü bu mekanizmanın gelişmesini sağlarken yabancı protein ve patojenlerle çocuğun karşılaşmasını engeller.

Bu sürede yutma refleksi zayıftır ve kaşıkla verileni ağızdan çıkartma eğilimindedirler. İlk 5-6 ay bebeğin emerek beslenme evresidir. Bu sürede bebek kaşıkla verileni yeterli yutamaz ve ağzından geri çıkartmaya eğilimlidir

Altıncı aydan başlayarak hayatın ikinci yılına kadar baş kontrolü, ince ve kaba motor basamaklarında ilerleme ile fizyolojik ve nörolojik olgunlaşma görülmektedir.

Ek gıdalara geçiş ile kaşıkla beslenme, çiğneme, parmakları ile besinleri tutarak kendini besleyebilme, kaptan bağımsız beslenme ve kaşık-çatal kullanabilme çocuğun beslenme basamaklarını oluşturur.

  • Bununla birlikte dil çıkarma refleksi 5-7. aylarda kaybolur ve kaşıkla verileni alabilir.
  • Sekizinci ayda yardımsız oturabilir ve dil hareketleri daha da gelişir; böylece daha katı yiyecekleri yiyebilir.
  • Onuncu ayda çiğnemeye başlar ve elindeki yumuşak besinleri ısırabilir.
  • Bir yaşında tüm besin maddelerinden yiyebilir ve iki elini kullanarak kaptan sıvı gıda içebilir.
  • İkinci yaşın sonunda yiyecekleri diğer maddelerden ayırabilir.

Anne sütünden ek gıdalara geçişte gelişim basamakları yanında çevrenin etkisi de vardır.

Ek gıdalara başlama yaşı annenin süt üretme kapasitesi ve bebeğin besin ihtiyacını karşılayacak besinlerin olup olmamasına göre de değişir.

Genel olarak pratik bir hesapla doğum ağırlığını iki katına çıkmış çocuk ek gıdalara başlamak için hazırdır.

Ek besin verilirken özelikle dikkat edilecek noktalar;

  • Her yeni gıdaya tek tek başlanmalı ve çok az miktarda (bir yemek kaşığı) verilmelidir
  • Bebeğin alımına uygun olarak 3-4 gün içinde miktarı artırılmalıdır
  • Yeni bir gıdaya bu üç günün sonunda başlanmalıdır.
  • Böylece çocuğun bir besin maddesine olan allerjisi tespit edilebilir
  • İlk kez verilecek besinler bebek açken denenmelidir
  • Bebek istemediği bir besini alması için zorlanmamalı bir süre ara verip bir-iki hafta sonra tekrar denenmelidir
  • Ek gıdalar tek öğün olarak başlanır.

Bebek altı aylık olduğunda anne sütüne ek olarak günde 2- 4 öğün ek gıda alabilir.

Ek gıdalara geçerken önce tekli besin grubu (yoğurt, taze meyve suları) kullanılır daha sonra çoklu karışımlara (çorba…) geçilir.

Bebeğe verilecek ek besinlerin protein, demir, çinko, vitamin D ve vitamin A’dan zengin olmasına dikkat edilmelidir.

  • Bebeklere doğal ve taze hazırlanmış besinler verilmelidir. Konserve, dondurulmuş yiyecekler, katkı maddeli hazır besinler bebeğe verilmemelidir.

Bebek için hazırlanan besinler iki saat içinde tüketilmelidir. İki saatten uzun süre oda ısında bekletilen yiyecekler kullanılmamalıdır.

Uygun saklama koşulları yoksa (buzdolabı gibi) beslenme sonrası artan miktarlar atılmalıdır.

Besinler hazırlanmadan ve bebek beslenmeden önce eller mutlaka yıkanmalıdır.

Bebeğe verilecek besinler hazırlanırken gıda hijyenine uyulmalıdır.

Besinlerin hazırlanmasında kaynatılmış su kullanılmalıdır.

Tüm besinler sadece kaşık ile verilmelidir.

Ek gıdaların verilmesinde biberon kullanılmamalıdır.

  • Koyu kıvamlı besinler emzikten emilirken boğulmaya neden olabilir.
  • Biberon ile ek gıdaların verilmesi uygun olmayan beslenme alışkanlıklarının gelişmesine neden olur ve kaşıkla beslenme alışkanlığının gelişmesine olanak vermez.
  • Bebeği beslemek için kullanılacak kaplar ve kaşıklar temiz olmalıdır.
  • Kullanılan kapların gıda artıklarının kalmasının önlenmesi ve kolay temizlenmesi için köşesiz olması gerekmektedir.
  • Bu malzemeler bir tencere içinde ağzı kapatılmış olarak en az beş dakika süre ile kaynatılmalı ve ağzı kapalı olarak soğutulmaya bırakılmalıdır.
  • Meyve ve sebze pürelerini hazırlarken vitaminlerin kaybolmaması için cam rende kullanılmalıdır.
  • Beslenme saatleri hem anne hem de çocuk için mutlu geçen anlar olmalıdır. Beslenme saatlerinde anne rahat olmalı ve acele etmemelidir.
  • Çocuk çok hızlı ya da çok fazla beslenmiş ise kusabilir

5-6 aylar arasında meyve (elma, şeftali gibi özellikle mevsimdekiler) ve yoğurt az miktarda başlanabilir.

Yerli pirinç kolayca sindirilebilir ve nadiren allerjik reaksiyonlara neden olur. Önceleri sulu muhallebi şeklinde verilebilir.

Sebze püreleri; patates, havuç, bulgur, kabak ve pirinç ile hazırlanabilir. Çorbalara bir miktar sıvı yağ ilavesi bebeğin enerji ihtiyacını tamamlamada yardımcı olur.

Yaşamın altıncı ayından itibaren yumurta sarısı az miktarda(1/8) başlanabilir ve miktarı artırılarak 10-15 günde tam yumurta sarısına çıkılır.

8-9 aydan itibaren haftada iki-üç kez tam yumurta verilebilir.

Ispanak, turp ve pancar yüksek nitrat içeriği nedeni ile erken beslenme döneminde önerilmemektedir.

8-9 aydan itibaren etli dolmalar, etli sebze yemekleri ve baharatsız ızgara köfte verilebilir. Bu ayın sonunda nişastalı besinler (pilav, makarna, tam buğday ekmek gibi) verilmeye başlanabilir.

Dokuzuncu aydan başlayarak çocuk birçok yiyeceği ısırarak yiyebilir ve bir yaşında aile sofrasındaki yiyecekleri yiyebilir

Yenidoğan bebeğin kalori ihtiyacı vücut ağırlığına göre düşünüldüğünde erişkinin üç katıdır.

Yeterli kalori alımı santral sinir sisteminin gelişimi için gereklidir.

5-6 aydan sonra anne sütü çocuğun ihtiyacını karşılayamayabilir.

Anne sütü çok azalan, ek gıdalar yeterli miktarda verilemeyen ve kilo alma problemi gözlenen bebeklere döneminde devam formülaları önerilebilir.

Hayatın ikinci yılında anne sütü çocuğun ihtiyacının sadece küçük bir bölümünü karşılayabilmesine rağmen, gelişmekte olan ülkelerde uzun süreli 24-30 aya kadar emzirme önerilmektedir

Başlanan ek gıdaların yetersiz ve dengesiz olması sonucunda çocukta büyüme duraklaması olabilir. Bu erken tespit edilmezse beslenme bozuklukları-eksiklikleri ve buna bağlı kalıcı hasar gelişebilir.

Anne sütünün D vitamini yetersizdir.

  • ilk 18-24 ay içinde tüm çocuklara 400 IU D vitamini verilmesi ve çocukların güneşe çıkarılmaları gerekmektedir

Ülkemizde vitamin A eksikliği de yaygındır. Vitamin A eksikliğinde büyümede duraklama, immün sistemin baskılanması sonucu kızamık ve ishalli gibi hastalıkların sıklığında artış, körlük gelişmesinde artma tespit edilmiştir.

Hayatın ilk yılında vitamin A ihtiyacı 1500 IU/gündür.  

  • Vitamin A özellikle peynir, yumurta, karaciğer, balık, yeşil yapraklı sebzeler ve havuçta bulunur.
  • Kızartma ve güneşte kurutma vitamin A’nın kaybına neden olur.

İnek sütü barsaktan gizli kanamaya neden olması, demir içeriğinin yeterli olmaması, içerdiği yabancı proteinlerle allerjilere neden olması nedeni ile ilk bir yıl içinde önerilmemektedir

Süt çocuğunda döneminde uygun ek gıdaların verilmemesi sonucu bu dönemde anemi sık görülmektedir.

Süt çocukluğu döneminde görülen ve üç aydan uzun süren kansızlığın tedavi edilse bile okul çocuğunun performansını etkilediği gösterilmiştir.

  • Dördüncü aydan itibaren zamanında doğan bebeklere demir desteği önerilmektedir
  • Formüla mama alan bebeklere genellikle demir desteğine gerek yoktur
  • C vitaminin yeterli tüketilmesi demir emilimini artırır 

İçme sularındaki flor miktarı 0.3 ppm’in altında ise diş çürüklerinin önlenmesi için altıncı ay – üç yaş arasındaki çocuklara 0.25 mg/gün florür verilmesi gerekmektedir

Süt çocukluğundaki ve çocukluk çağındaki hatalı beslenmenin    

  • Hipertansiyon, obesite
  • Besin allerjisi ve ateroskleroz gibi erişkin döneminin bazı kronik hastalıklarla ilişkili bulunmuştur.

Ek gıdalara başlanma döneminde çocuğun tuz ihtiyacı yoktur ve tuzsuz besinleri kolayca alabilir.

  • İlk 2 yıl içinde bebeğin yiyeceklerine tuz katılmaması önerilir.
  • Bu dönemde tuzlu besin alan çocukların hayatlarının ileri dönemlerinde de aşırı miktarda tuzlu besin tükettikleri bulunmuştur.

Ailede allerji öykü olan bebeklerde emzirme döneminde annenin diyetinden allerjen besinlerin çıkartılması ve çocuğa da bu besinleri başlamanın geciktirilmesi önerilmektedir

Ek besinlere geçiş dönemi hem anne sütü ile beslenmeden hem de biberon (mama) ile beslenmeden erişkin besinlere geçiş dönemini kapsar.

Sadece emziren annelerde değil biberon ile besleyen annelerde de rastlanmaktadır. Biberon ile beslenmenin iki hatta dört yaşına kadar devam ettiği görülmüştür.

  • Bu durum çocuğun diş gelişimini de olumsuz etkilemektedir.

Anne sütünün besleyici ve enfeksiyonlardan kesinlikle koruyucu, bebek için en uygun karışım olduğu, erişkin besinlere geçişi kolaylaştırdığı ve bebeğin bu zor dönemden geçmesini de kolaylaştırdığı aşikardır.

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Emre KARAYEL

Meyve ve sebzelerin en olgun olduğu dönem EYLÜL!

 

 

Çocuklarımızın Eylül ayı bedenini kışa hazırlayacağını aydır. Soğuk iklime bizi hazırlayacak olan mevsim ürünlerini tüketmeniz mevsim geçişlerinden olumsuz etkilenmenizi önleyecektir.

Sonbaharın gelişi ile bitkilerin su içeriği azalmaya, daha sıkı dokuya sahip olanlar yetişmeye başlamaktadır.

Yağlı tohumlar ise yeni yeni ortaya çıkmaya başlar.

Hala biber veya domates salçası yapmak için geç değil.

Önce karpuzun ardından da kavunun sonu yaklaşmakta.

Mantar lezzetli ama hassas bir konu. Bazı zehirli türleri de var bu nedenle kültür mantarı olduğundan emin olmalısınız.

  • Yaş ağırlığının önemli bir kısmı su ve yüzde 1’i ise madensel tuzlardır.
  • 100 gramında 1,5- 2 gram istiridye mantarı 0,5 gram karbonhidrat içerir ve ortalama 35 kaloridir.
  • Az miktarda protein içermesine karşılık protein içeriği esas olarak enzimlerden oluştuğundan tüm elzem aminoasitleri içermektedir.
  • Mantar ile ana yemeklerinizin yanına sağlıklı bir çeşniler yapabilirsiniz.

Bu ayda yeni mahsul fındık çıktı. Yağ ve kalori içeriği yüksek olduğundan ölçülü tüketilmesi gereken fındık;

  • Lif ve protein açısından zengin bir kaynaktır. İçerdiği doymamış yağ asitleri sayesinde kalp sağlığını koruyucudur.
  • Tüketirken 1 avuç fındığın 150 kalori olduğunu unutmayın.

Güçlü bir antioksidan kaynağı olan üzüm için en bereketli zaman bu aydır. Ülkemizde çoğu tür olgunlaşmış durumdadır.

  • Kabuğundaki resveratrol kansere karşı koruyucudur
  • Çekirdeğindeki kuersetin kan yapımına yardımcı bir bileşendir
  • Çocuklarda en önemlisi porsiyon: Üzümün kan şekerini hızlı yükseltmesi nedeniyle miktara dikkat edilmelidir.

Ceviz de yine bu ayda olgunluğana ulaşan kabuklulardandır.

  • Yüksek miktarda folik asit ve E vitamini
  • Demir, fosfor, magnezyum, potasyum, çinko mineralleri içerir
  • Omega 3 yağ asidi açısından zengin bir kaynaktır.
  • Yüksek kolesterol ve ilerde karşılaşmak istemediğimiz kanser ve alzheimer gibi hastalıklara karşı koruyucu özelliği nedeniyle beslenmenizde çok önemli
  • Genel olarak günde 2 tüm ceviz eklemenizde fayda var.

İdrar yolu enfeksiyonlarına, kansere ve kalp sağlığına iyi geldiği bilinen kızılcık;

  • A ve C vitamini, potasyum açısından zengini
  • 1 porsiyon meyve ortalama 1 avuç kadardır ve 55 kaloridir.