Yazılar

Çocuklarda Ateş

Normalde vücut sıcaklığımız beynimizin kontrolü altında belli bir düzeyde sabit tutulmaya çalışılır.

Vücut dış yüzeyinden gelen sıcak ve soğuk uyarılarının etkisinde beynin hipotalamustaki ısı merkezi kanın sıcaklığını 37 °C’ de sabit tutmaya göre ayarlanmıştır. Ancak bazı canlılardan farklı olarak vücut sıcaklığının belli düzeyde olması canlılığımızın sürdürülmesinde yaşamsal önem taşımaktadır.

Vücut sıcaklığı gün içinde 36 ila 37.8 °C arasında değişim gösterir. Ateşli durum ise vücut sıcaklığının normal düzeyin üstünde olmasıdır. Bilimsel olarak ateş, organizmaya giren enfeksiyon veya enfeksiyon dışı etkenlere karşı organizmanın en erken verdiği normal fizyolojik bir yanıttır.

Diğer bir yönde ateş organizmanın kontrolü altında vücut sıcaklığının artışıdır, genellikle 41.7 °C’nin üzerine çıkmaz. Bazen vücut sıcaklığı çevresel sıcaklık (sıcak çarpması, kundaklama), bazı ilaç zehirlenmeleri, doğuştan terleme bozukluğu olanlar ve hipertriodi gibi durumlarda da görülebilir ki bu durum organizmanın kontrolü dışında gelişir ve sınırı yoktur, zarar oluşturabilir.

Yeni doğan döneminden on sekiz yaşına kadar bütün çocukluk çağında vücut sıcaklığı ölçüldüğünde 37,8 santigrat derece veya üzerinde saptanmışsa bu çocuklar ateşli olarak kabul edilir.

Ateş ölçümünde, vücut öz sıcaklığına (hipotalamustaki kanın sıcaklığı) en yakın sıcaklık makattan ölçülür. Fakat özellikle yenidoğanlar olmak üzere dört yaşından büyük çocuklarda önerilmez. Makatın yaralanmasına neden olabilir, ölçümü zordur, aynı derecenin başkasına kullanılması hastalık bulaştırabilir.

Yeni doğanlarda (4 haftaya kadar) koltuk altı, 4 hafta beş yaş arası koltuk altı veya kulaktan ölçüm kolay, kabul edilebilir ve çabuk sonuç alındığı için önerilir.

Daha büyüklerde ağızdan ölçüm yapılabilir. Ağızdan ve koltuk altı ölçümü makattan ölçüme göre düşüktür (0.5-1 derece).
Kulaktan ölçüm ise makattan ölçüme yakındır. Ateş ölçümü günde 6-8 kez yapılabilir. Sık ölçüm çocuklarda huzursuzluğa neden olur.

Ateş tedavisinin temel amacı, ateşliyken huzursuzluğu olan çocuğun rahatlatılmasıdır.

  • Hafif ateşlerde (38-38,5 derece) çocuk ince giydirilmeli, bol su verilmelidir.
  • Yüksek ateşte ise önce ateş düşürücü ilaç verilmeli, bol su içirilmeli, ince giydirilmeli yarım saat 45 dakikada ateş düzeyi azalmıyorsa ılık su ile banyo veya sadece başı yıkanabilir.
  • Yıkanma sırasında titremeleri olursa giydirilmelidir.

Ateşli dönemde vücudun temel metabolizması artar, bu artış bazı özel çocuklar için sıkıntı yaratabilir; bu çocukların sınırda olan hastalık dengeleri bozulabilir.

Bu nedenle bu özel çocuklarda yüksek ateş beklenmeden ateş tedavi edilmeli nedeni araştırılmalıdır.

  • Süregen akciğer hastalığı
  • Şeker hastalığı veya metabolik hastalığı olanlar
  • Böbrek yetersizliği olan çocuklarda yüksek ateş alttaki hastalığın ağırlaşmasına neden olabilir.

Ateşin kısa sürede ateş düşürücülere yanıt vermesi antibiyotik kullanmayı gerektiren bakteriyel infeksiyonlar ile antibiyotik kullanmayı gerektirmeyen viral hastalıklar arasında ayırıcı tanıda net olarark faydalı değildir.

Aynı zamanda ateşi kontrol altına alınan çocuklarda altta yatan hastalık tedavi edilmiş olmaz, kesinlikle çocuk doktoru tarafından çocuğun muayene olması gerekmektedir.

 

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Abucistan

Hertürlü abur cubur, şeker ve şekerleme;  hazır meyve suyu ve reçeller; kola vb boyalı gazlı içecekler, meyve tozları, her türlü boyalı içecek, boyalı hazır meyveli yoğurt ve pudingler;

Hazır çorbalar, hazır soslar, ketçap, mayonez ; hazır baharat ve köfte karışımları,

Her türlü cips, içine katkı maddesi karıştırılan her türlü yiyecek, salam, sucuk, sosis; et, tavuk ve diğer et ürünleri (hamburger..), tüketilmeye hazır donmuş-donmamış bütün yiyecekler

Bütün ambalajlı (hazır) gıda maddelerinden uzak durup doğal beslenmeye dönmemiz çocuklarımızda bir lüks değil artık acil ihtiyaç oldu.

Gıdaların üzerinde “Hiçbir koruyucu madde içermez” yazısı “Hiçbir katkı maddesi yoktur” anlamına gelmiyor.

Örneğin: “Hiçbir koruyucu madde içermez” diye etiketlenen hazır çorbalarda MSG adlı lezzet arttırıcı katkı maddesi bulunuyor.

Her yıl binin üzerinde yeni kimyasal katkı maddesi gıda sektöründe, raflarda ve dolayısıyla bedenimizde yer alıyor.

BU KATKI MADDELERİNİN ÇOĞU ETİKETLERDE BİRTAKIM KODLARLA YER ALIYOR. Bunların hepsi sağlığa zararlı ama bazıları diğerlerinden çok daha fazla zararlı. İşte mutlak olarak kaçınmamız gereken on katkı maddesi listesi

Aspartam (Nutrasweet ve Equal olarak da biliniyor) Suni tatlandırıcılar gıda değil kimyasaldır.

Aspartam başlangıçta böcek öldürücü olarak imal edilmişti. Tüm diğer gıda ve gıda katkı maddelerinin toplamından daha fazla yan etkisi vardır.

Baş ağrısı, baş dönmesi, unutkanlık, eklem ağrısı, bulantı, uyuşukluk, kas spazmları, şişmanlık, depresyon, korku atakları, huzursuzluk, uykusuzluk, görme kaybı, işitme kaybı, kulak çınlaması, yorgunluk, tat kaybı, Parkinson, çarpıntı, nefes darlığı, cilt döküntüleri,Multipıl Sıkleroz gibi hastalıkların yanı sıra beynin işleyiş sürecini yavaşlatır, kanseri tetikler.

Özellikle zayıflamak için suni tatlandırıcı kullananların bilmesi gereken önemli bir etki de metabolizmayı yavaşlatarak aslında daha fazla yağ biriktirmeye neden olmasıdır.

Yüksek Fruktoz Mısır Şurubu Kötü kolesterol seviyenizi (LDL) hızla yükseltir ve diyabet hastalığının oluşmasında rol oynar. Kansızlık, kalp büyümesi ve obeziteye de neden olur. Ketçap, krema, kola, gazoz, şekerleme, hazır çorba, çikolata, gofret, puding, hazır kek gibi özellikle çocukların sıkça tükettikleri gıda değeri olmayan besinlerde bolca kullanılır.

Monosodyum Glutamat (MSG) ya da E621 MSG lezzet arttırıcı bir eksitoksindir. Eksitoksin, hücreleri aşırı uyarır. Bu da hücrelerin zarar görmesine ve ölmesine neden olur.

  • Yol açtığı hastalıkları şöyle sıralayabiliriz: merkezi sinir sistemi tahribatı ve buna bağlı olarak Alzheimer, Parkinson, Huntington hastalıkları, sara (epilepsi), retinal dejenerasyon (göz retina tabakası hasarı)
  • Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite, büyüme hormonu baskılanması, pankreas hasarı, insülinde artış ve buna bağlı olarak diyabet
  • Böbrek ve karaciğerde hasar yaratır. Baş ağrısı, bulantı, ishal, terleme, göğüste sıkışma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Piyasada tüm cipslerde MSG var; hatta güvenli ve doğal olduğunu iddia edenlerde bile bulunmaktadır.
  • Uzakdoğu yemeklerinde (Çin ve Japon mutfağı..) çoğu soya sosunda, hazır çorbalarda, hazır soslarda, hazır gıdaların hemen hepsinde, gofretlerde, bazı katı yağlarda yaygın olarak kullanılıyor.
  • Etiketlerde glutamin, glutamat, MSG ve monosodyum glutamat olarak yer alan bu zehir, tatlı-tuzlu her türlü yiyeceğin lezzetini arttırdığı için gıda üreticileri tarafından bolca kullanılıyor.
  • Tehlikeleri bilinmeye başladığından beri bazı üreticiler etikette E621 yazarak gerçeği saklama yoluna gidiyor

Trans Yağ Trans yağ, kötü kolesterol (LDL) seviyesini yükseltir. Kalp krizi, kalp rahatsızlığı ve inme riskini ciddi ölçüde arttırır.

  • Trans yağlar bağışıklık sistemini zayıflatır, insülin direncini arttırır, karaciğeri ve üreme sistemini etkiler.
  • Gebelerde düşüğe, doğum ağırlığına neden olur ve anne sütünün kalitesini bozar.
  • Hücre zarına da zarar verir.

Trans yağlar sürülebilir kahvaltılık yağlarda, margarinlerde, katı ve kızartma yağlarında, hazır hayvansal gıdalarda, bunlara bağlı olarak, kızartılmış gıdalarda, fırıncılık ve pastacılık ürünlerinde, tart, pasta, bisküvi, pizza hamuru, kek, çikolata, gofret, cips, salata sosları, hamur işi, kraker, hazır köfte, tatlılar, katı yağlar ve birçok fırınlanmış yiyecekte bulunur. Gıda etiketlerinde “hidrojenize yağ” içerdiği belirtiliyorsa bunun anlamı trans yağ içerdiğidir.

Yaygınca Kullanılan Gıda Boyaları Yapay gıda renklendiricileri çocuklarda davranış bozukluklarına ve önemli ölçüde IQ seviyesinin düşmesine yol açıyor. Hazır gıdalarda bol bol kullanılıyor. Carmine (E120) adında bir gıda boyası var. Özellikle salam sucuk ve sosislerin canlı, kırmızı rengini vermekte kullanılıyor. Ev yapımı sucukların kahverengi olmasına karşın hazır sucukların o iştah açıcı görüntüsünü sağlıyor. Bu boya, bir çeşit bitten elde ediliyor. Şeker ve çikolata üretiminde tekstil boyaları kullanan firmalar bile var. Tükettiğiniz gıdalar

Sunset yellow (E110)

Tartrazin ( E102)

Karmoisine (E122)

Panceau (E124)

Quinoline (E104)

Allura red (E129)

Sodyum Benzoat (E211) gibi katkı maddeleri içeriyorsa dikkatli olmak gerektidir.

Meyve ezmelerinde, gazlı içeceklerde, hazır pudinglerde, toz kremalarda, çorbalarda, soslarda, dondurmada, tatlılarda, sakızda, jellerde, marmelatlarda, meyveli yoğurtlarda, reçellerde, ketçap, mayonez ve hardalda bu tür boyalar bulunuyor.

Sodyum Sülfit Etiketlerde E250 koduyla yer alan raf ömrü uzatıcı koruyucu madde işlenmiş et ürünlerinin (şarküteri) vazgeçilmezi.

Özellikle çocukların bolca tükettiği tost, pizza gibi ürünlerde kullanılan sosis, salam, sucuk, pastırma gibi işlenmiş etlerde bulunur.

Hazır baharat ve köfte karışımlarında da bulunur. Sülfit duyarlılığı olanlarda baş ağrısı, nefes problemleri, kaşıntı yaratır. Nadir durumlarda da olsa ölüme bile neden olabiliyor. Pankreas kanserini yüzde 67, lösemi riskini yüzde 700 oranında arttırıyor. Başta kolon kanseri olmak üzere her çeşit kanseri tetikliyor. Çocuklarda beyin tümörü oluşturuyor. Sodyum nitrit; özellikle cenin, bebek ve çocuklar için tehlikelidir. Bu zararlar E220, E222, E223, E224, E225 ile E249, E251, E252 diye belirtilen kodlar için de geçerlidir.

Sodyum Nitrat/ Sodyum Nitrit Bu raf ömrü uzatıcı koruyucu madde işlenmiş gıdaların bir başka vazgeçilmezi. Değişik kanser türleriyle bağlantısı var. Kullanım alanları ve zararları sodyum sülfit ile benzerlik taşıyor.

BHA ve BHT Bütilat Hidroksi Anizol (BHA) ve Bütilat Hidroksi Toluen (BHT) adlı koruyucu maddeler beyninizin sinir ağını etkiliyor, davranış değişikliklerini ve kanseri tetikliyor.

  • Katı ve sıvı yağların bozulmasını, küflenmesini önlemek için kullanılıyor. Tahıl ve tahıl ürünlerinde, sakızlarda, bitkisel yağlarda, patates cipslerinde, tazeliğini muhafaza etmek için bazı paketlenmiş gıda maddelerinde kullanılmaktadır.

Sülfür Dioksit Sülfür içeren katkı maddelerinin Amerika’da çiğ sebze ve meyvelerde kullanılması yasaklanmıştır. Yani bunun zehir olduğu gerçeğini daha fazla görmezden gelemeyince hiç değilse çiğ gıdadan çıkaralım demişler. Yan etkilerinin içinde bronş problemleri, düşük kan basıncı ve anaflaktik şok var. Sülfitler göğüste sıkışma, kurdeşen, karında kramp, ishal, kan basıncı düşmesi, başta yanma hissi, halsizlik, nabız hızlanması gibi bulgulara neden olur. Ayrıca sülfitler, bunlara duyarlı astımlılarda astım atağını tetikleyebiliyor. SO2, sülfitleyici maddeler (sülfür dioksit, sodyum veya potasyum sülfit, bisülfit, metabisülfit) olarak da bilinirler. Gıda koruyucusu olarak ve fermente içeceklerde kullanılır. Fırınlanmış ürünler, çaylar, çeşniler, deniz ürünleri, reçeller, jöleler, kurutulmuş meyveler, meyve suları, konserve ve suyu alınmış sebzeler, dondurulmuş patates ve çorba karışımlarında ve içeceklerde bulunur. Birçok restoranın salata barında yüksek düzeyde sülfit mevcuttur.

Potasyum Bromat Bu katkı maddesi, ekmek yapımında ve unlu mamullerde hacmi arttırmak ve ekmeğin rengini beyazlatmak için kullanılıyor. Hayvanlarda kansere neden olduğu biliniyor. Az miktarları bile insanlarda değişik problemlere yol açıyor. ABD ve Japonya dışında bütün dünyada kullanımı yasaklanmış bir maddedir. Bazı un üreticileri, irmik altı diye adlandırılan kalitesiz unlara kanserojen etkisi yüzünden katılması yasak olan benzol peroksit ve potasyum bromat gibi bazı katkı maddelerini ekleyerek, rengini beyazlatıyor ve ekmeklik unmuş gibi fırınlara pazarlıyor. Bu katkı maddeleri çakmak tutulduğunda ekmeğin benzin dökülmüş gibi alev almasına yol açıyor. Beyaz ekmekten uzak kalmamızda yarar var.

Doktor Emre KARAYEL

Çocuk Sağlığı Uzmanı